Quantcast
Channel: atalet'in çöp defterleri
Viewing all 86 articles
Browse latest View live

çıtçıt dolap.. poirot.. art nouveau modern ve diğerleri...

$
0
0
biraz rahatsızdım ben birkaç gündür..
yattım hep.. 
uyudum uyandım herkül puaro izledim.. uyudum bişeyler içtim.. 
puaro izledim..
sonunda beynimin içinde puaro devri sahneleri krulana kadar izlemişim..

nasıl hem de..
ayağa dikildiğimde insanların neden uçuş uçuş etekler şal yakalar broşlar şapkalar eldivenler şemşiyeler ve bir çok aksesuar olmadan dolaştıklarını yadırgayacak kadar..

o kadar izlemişim.
evidaman.. 
puaroda beni en çok etkileyen şeyler..
çevrelerin güzelliği..
 yolların güzelliği.. yeşile haretini gideriyor insanın..
kırsala gidince.. tam bir kırsal güzelliği..
çiçekliler..örtüler yastıklar...

şehire gelince..
art nouveaudan başlayan modernizme yayılan bir dekorasyon dönemi..

pencereler .. merdivenler..
kapılar..
aynalar..
koltuklar şömineler.. 
mmmm
kendimi arpa ambarında tavuk gibi hissettim..
o ilk yapılan aparmanlardaki güzellikler ve ayrıntılar..

aşağıda kendi mutfağı olan apartmanlar..
yemek sipariş edebiliyorsun ve yemek asansörü ile geliyor.. yukarıya..
 kendi dairende yiyorsun..

sonra çöpü çıkarmak için mutfakta küçük bir kapı vardı birinde mesela..
apartman görevlisi sularını süzdüre süzdüre toplamıyor arka merdivenlerden yapıyor bu işi..

sahnelerden birinde..
aktör tasarımcı idi ve  metal mobilyalar üretiyordu..

dedi ki..
ahşap eskir.. yıpranır.. 
oysa metal dayanıklıdır..

sanki insanlar dayanıklı mobilyaları istiyorlarmış gibi..
yani daha doğrusu dayanan mobilyalarını değiştirmiyorlarmış gibi..

tüketecek ve değiştirecek insan oğlu..
tasarım o yüzden var aslında..
sonsuza dek dayanan malzeme icat edilse bile değişecek..

eşya renovasyonu ile ilgili çok fazla fikir birikti aklımda..
kutular sehpalar.. reklamlar..

ama en çok hoşuma giden çay servisleri oldu..
üçgen sandviçler.. limonlu kekler..

bi de puaro çok benziyor bana..
obsesif bi kere..
ve şekle değer  veriyor..
tada da öyle..

beğenmedi mi içmiyor yemiyor..
gülümseyip koyuyor kenara..

sonra..
kısmetsiz de yazık..
iki krismıs öyküsünde de plan yaptı.. kitaplarım.. yarım kilo çukulatam..
ve ben .. çok güzel olucal dedi..
ikisinde de.. kendini başka evlerde cinayet çözerken buldu..

başka..
hmm çevresidekilerle ilişkisinde bir sınırı var..
benim  gibi..
bir mesafeden hoşlanıyor..
kendi zamanlarının olmasını istiyor.. ve düzenini değiştirmesinler istiyor..

ve başaramıyor..

evle ilgili bir gelişme yok henüz..
aslında isabet zira oturup bakınıp programlayamadım henüz..

ama puarosal bir düzen oluşturasım var..
bu nedenle biraz metal biraz erkeksi bir dekora kayarsam şaşılmasın..

yanılmayın şaşırmayın..
bu blog..
gidelim şunu şurdan alalım bloğu değil..
hatta usta eliyle yapılan tek iş..
çok kokan..
zor kuruyan..
akciğerlerimizi mahvedecek olan 
siyah boya bölümü..

onun dışında her şey..
evdeki birşeylerin ..
değişime uğraması şeklinde gelişecek..

ve sanırım kıyamadığım saime hanımın çıtçıt dolabı da ömrünü altın varaklı ve siyahlı geçirecek...
Image Hosted by ImageShack.us

bahçe zamanı vakitsizlik ve usta büfe.. daha bir çok şey aslında ama gugl çöktü bi sürü ilham fotosu kayboldu..

$
0
0

kitlendim..
ustaya iş yaptırmaktansa kendim boyamaya zaten bu nedenle başlamıştım..
zaman nedeniyle..

bu sefer ustada kabahat yok ama..
ben gidip neresine ne istediğimi anlatamadım ki bir on gün geçti..
adamcağız iş yerinin ortasında iki metre on santimlik bir büfeyle yaşıyor..
neyseki dostlar var.. karga hanım sağolsun o taraflarda bir iş nedeniyle gittiğinde uğrayıp değiştirilecek yerleri gösterdi de..
usta işe başlayabildi.. sanırım yani..
o zamana kadar bir değişikliğe kalkışmıyorum ben de...

bu arada geleneksel atalet evi sakinleri tuttuğunu eve getir.. onun yerine bişeyi başka yere taşı devresi kutlamalarla başladı..

evden bahçedeki demir masa ve sandalyeler.. başka bir yere gönderildi..
iki de koltuk geldi..
her yer bacak olmasın diye onlar buduara girdi..
buduardaki okuma koltuğu bahçeye çıkarıldı..
saime hanımdan kalan koltuk armutluya gönderildi..
derken biryerlerden bir bambu sallanır sandalye bulundu geldi..
bu sefer bahçe bacak bacak oldu..

bakçeye atanan okuma koltuğu da.. armutluya gönderilecek..

bahçeye adım atmıyorum.. akşamın kararmışında geliyorum eve zaten.. 
geceleri yeni dizim.. rosemary and thyme.. 
hem cinayet çözüyorlar..
hem hatunlar..
hem bahçe uzmanılar..
hem de..
ingilterede geçiyor..

daha ne isteyeyim..
zaten benim bahçe merakım cemal beyin bahçe merakından köken aldığı kadar ingiltereye gttiğimde oradaki bahçelerin ne kadar farklı olduğunu görmemle başlamıştı..
ve herşeyde olduğu gibi iyi bir sonuç elde etmek istiyorsan sistmli yapacaksın işini..
bahçede evde.. yemek yaparken hasta bakarken.. sistematik olmak gerek..

demem o ki..
önce kağıdı kalemi alacaksın eline..
aklına gelenleri çiziktirsen bile yeter..

bu arada bahçeye daha çıkmadım dedim ama.. orda ne var biliyorum tabii..
bir elma ağacı var mesela sıkı bir budama şansı vereceğim kendisine bu yıl..
yopladı topladı toplamadı.. ekimde köklenecek armutluya.. taşınacak..
burdaki yeri sıkışık..
ben gerçi sadece dekoratif olarak istiyorum ağacı.. 
elma hasadı yapasım yok aslında..
ama yeri iyi değil güzelleşemiyor da..

bir asma dikmişti birileri olmaz bu burda diye yırtınmama karşın.. olmadı da elbet.. bir öldü zaten..
şimdi diğerine bakıyorum tomurcuk verdi verdi vermedi o da köklenecek..

geçen sene limon çamı ölmeye karar vermişti..

ehlikeyifbahçe zamanından fotom..


bazen bitkiler bunu yapar..
durup dururken ölmeye karar veriler..
ben de o günlerde bileğimi sakatladığımdan çıkaramamıştım yerinden..
sağolsunlar "bunu yok edin" dediklerim.. kesmişler sadece ağacımsıyı..
ve yere eğilirken göz çıkarma boyunda birer kuru dal bırakmışlar ortada.. 
ben dalgın çalışırım.. toprakla yaprakla dalar giderim geçen yıl üç kere filan göz kenarımı darbeledim.. gözüm hala yerinde ise.. tamamen şans eseri..
işte bu yıl o da var köklenecek.. iş çok anlayacağınız..
kayın pederin siper küreğini kullanmak gerekecek..

giderek minimalist bahçeye kayıyorum..
zira yaz sıcaklarında zaten pek oturulası değil.. nerde kaldı ki.. çalışılası olsun..
niyetim..

krem rengi mucurlar arasında şöyle bir görüntü oluşturmak..

tılka bak nerden gelmiş.. hemnasıl da iyi akıl edilmiş 


önce bahçede neler var onu sonra da..planı anlatayım..
bahçeye çıkan kapının hemen sağ tarafında.. 
geçen sene gelen beyaz hazeran koltuk var..
iki de bildiğin modern koltuk.. sehpaları ile bir takım oluşturuyorlardı..

geçen sene beraber boyamıştık canıtın.. pek de iyi etmiştik..=)

bir de bank var..

öz bahçe koltuğum öz fotoğrafım..

ay şimdi bir de hazeranlı bambulu sallanan koltuk geldi..

benim niyetim.. o sağdaki alana... bir sallanan koltukla.. (önü hazeran)
bir bank (sırtı hazeran ).. takımlamak.. 
aralarına bir sehpa.. 
ki sehpa olarak da.. üzerindeki kasası kaybolmuş ferforje bir el arabası var..

üstü kaybolmuş benim el arabam..

onun üzerine bir ahşap yerleştirmeyi düşünüyorum..
fikir şurdan çıktı

bu da nette gördüğüm..üzerine tıkla git bak..


armut ağacının altına köşeye iki koltuğu sehpaları ile yerleştireceğim..

benim eski bahçe bloğundan foto.. =) öz malım..


üstteki fotoğraftaki siyah ferforje bank.. o.

bu da netten dosttan geldi.. tıkla git bak..
. sarmaşıkların üzerine yerleşecek..
bu görüntüye hastayım.. zira..
mora da boyanacak..

fikir nerden..





Image Hosted by ImageShack.us

itirazım var sayın hakim.. martısına da.. bahçesine de demek üzereyim ..

$
0
0
el kadar bahçeden bu kadar iş çıkar mı ya..
yazık değil mi bana ya..

anlatıcam neler yaptım..
ama ancak süslemeye ekime dikime hazırlık yaptım ki.. zaten.. sekiz saatlik mesai.. 
beş fincan kahve dışında hiç mola vermeden..

şimdi jakuzi.. kuaför..
süslü atalete dönüşüm..
ve sonra.. şarabımı alıp.. bloğa gelmek.. anlatmak.. bol fotolu yazı ekleme filan..
merak etmeyin diye ekledim..bunu..
gezmedim tozmadım akloınız kalmasın =P..

hadi gittim .. merak edin bakalım...



Image Hosted by ImageShack.us

planlar.. bahçeler.. başarısızlıklar.. yeniden başlangıçlar ve canıtın ve ben.. atalet bahçevan..

$
0
0
aslında birkaçgündür..
bazı tasarımlar yapıyorum.. aklımdan..
yapılacaklar sırasıtla..
1-bahçenin temizlenmesi..
bunun içinde.. yaprakların toplanması.. bazı budamaların yapılması..
kurumuşların.. sökülmesi..(kiaralarında limon çamınım..
saray çiçeğinin sökülmeleri var..
ve saksıların temizlenmesi..
ve geçmiş soğanlı bitkilerin kuru çiçeklerinin kesilip.. yeşil yapraklarının bırakılması..
ki tohumakaçmasınlar ve soğan beslensin..
sağda solda binlerce..süs olup da çöpedönmüş nesnelerin temizlenmesi..

2- oturmadüzenlerinin yenilenmesi..
masa gittiğine göre..
bir bank mucurların üstüne demiştik ve mor olcak..
bir bank hazeranlı.. yeni gelen sallanan sandalye ile takımlanarak veranda altına yerleşecek..
iki koltuk sehpa ve puflarıyla.. bir köşeye yerleşecek..
bu arada elbette..
bir çok boyama çalışması olacak..

3- komşu bahçe ile aramızdaki  paravan temizlenecek ve tül asılacak..
ağaçlarda asılı şeyler.. ferforje  şamdanlar vesaire.. yenii yerlere geçecek..

3- bahçe  temalarını ayarlamak..
vazgeçilmez.. datçalı kızım.. ve korint sütunu sayedinde.. bir arkeolojik bahçe.. köşesi..
teneke sulama kovaları saksılar vese sayesinde bir fransız bahçe köşesi..
bu yıl bir.. peri bahçesiistiyorum..
ağaç dibine..mini bahçe işini değiştireceğim..

4- açığa çıkan saksılara ve partere ekilecekleri planlamak..
5- parterin üzerindeki,  azalmış mucurların tamamlanması..

birkaç yıldır hiç ilgilenmediğim için..
ve deli rutubet ve sıcaklar yüzünden bahçedeçok fazla çiçek kaybı oldu..
tabii bazıları da ömrünü doldurdu..
fujerleri (aşk merdiveni zaten yıllık alıyorum..
evde kaloriferden dolayı kuruyor.. o yüzden dışarda kaderine terkediyorum sene başında yeniden alıyorum.. 
bu gölge bahçeye çok yakışıyor..

bu bahçe sabah güneşi alıyor.. sekiz buçukta geliyor güneş.. oniki birde gidiyor..
yazın daha da az.. çünkü ağaçların yaprakları kapatıyor....

o yüzden  gölge bahçesi kuralları uygulanıyor..
toprak kil biliyorusunuz her sene ağlarım..

ama ekili herdem yeşillerim vardı.. 
artık yoklar..
tamamen  mucur parteri durumunda..

ve bugün..
soldan başladım..



 önce aksesuarları ortaya topladım.. sonra.. kuru yaprakları tırmıkladım.. ve tabii rüzgar çıktı..
ben ortaya topluyorum..
rüzgar elbette bana doğru esiyor ve geri getiriyor..
devam ettim.. tırmıkla topla..
sarmaşıkların yerlere uzamış dallarının kahküllerini kes..
mucurların arasından baş veren her ota bak.. iyi midir.. ayrık mıdır ve hatta ısırgan mıdır..
tırmıkla topla.. buda.. sonunda sol tarafı yemizledim.. mor açan yer örtücüme kadar geldim..
bankı yerine taşıdım..



az sağa sola çekiştirdim..


altına bir bisiklet sakladım =)..
gene tırmığıma döndüm..
tırmıkla buda.. kes topla..
yığ..

korint sütununu ve datçalı kızı yerlerinden uzaklaştırdım..
arkası mikro jangıl olmuş..
budadım.. kestim.. bağladım..
köşe boşalmış.. biraz mucur ekledim..


sütunu geri aldım oraya.. asma ölmemiş.. yeşermiş.. ona  ters u şeklinde bir destek alacağım..
sonra kızımı ortasına koyacağım..
belki arkasına bir ayna asarım kimbilir.. 

kızım şimdilik defnenin altında..
arka bahçedeki zakkumları da budadım..
ben hiç sevmem zakkumu.. 
sadece yerinde severim..
güneyde..
o da sağlıklı çalı halinde tutulursa.. dipten budanıp ağaca dönerse.. nefret ederim..

fındık ağacı ile benim aramda idi zakkım..
budadım..
şimdi fındığı görüyorum en arkadada cevizin tepesini..
ceviz de şaka maka on yaşına geldi..



aslında sadece bir yanı yapacaktım..
ama kızımı oynatınca devam ettim..
tırmıkla..
buda.. topla..



devam ettim sonra..
duramadım..
bergenyaların altı felaket yaprak yığınıydı..
topladım..







iki renki yatay çalım.. 
bir dal olarak kalmış..
kıyamam..
geçen sene yaptığım..
su yolu gibi camgüzelleri yok olmuşama saksısı duruyor..
kaldırmadım ne yapacağımı bilmiyorum ama..

sonra gene topla tırmıkla buda..
ayrıca yol boyunca bazı şeyleri kurtar..
yerini değiştir..
dibinde su birikmiş saksıları boşalt..
limon çamı ve saray çiçeği beni üzmeden köklendiler..
üzerleri mucur örtüldü..
yeni gibi oldu..

hepi topu onbeş metre parter..
ama bütün gün sürdü..
ve bu yığınla sonlandı..

evin yan tarafındaki alan kaldı..
bir de parterin en uç köşesi..
güllerin olduğu yer..
güller demişim ben de iki tane var..
onları budamadım..
oraya kadar gidemedim..
çünkükına çiçeklerim daha minicikler yerlerde..
bir de.. hasekiküpeleri var tabii.. giderek azalan..
bu yıl tohum toplamalıyım..
yoksa seneye kalmalyacak..

şimdi..
çöplerin atılması ortalığın yıkanması kaldı..
o da bitince.. yeniden dağıtacağım..
sallanan koltuk boyanacak..
koltuklar silinecek..
yerlerine konulacak..

sonra yeniden dağılacak..
ekeceklerimi
seçeceğim..

o yüzden yine biraz teorik çalışma zamanı..
bakalım bu yıl hangi hatalar.. yanlış satın alışlar.. =)


canıtın.. da saklandığı yerden çıktı sonunda..
bugün bana eşlik etti..


bahsettiğim bitkilerle ilgili.. fotoları görmek için..
üzerlerine tıklayın..

mor açan yerörtücü.. ve  saksıcı amcanın armağanı..
küpe çiçeği.. fotosu  öyküsü..
anımsamadığım neler kimilir daha..
fındık kokulu sardunya da almıştım.. gardenyam da oldu bir zaman..
en maymun iştahli.. yengeç burcundan bahçivanım..
biliyorum.. gölge.. kil.. şehir bahçesindeyim.. tropik rutubetli yazlarda..
yaşıyor benim bahçem.. ama ben.. ille de istiyorum bazı şeyleri..

su istiyorum mesela aksın istiyorum..
geçen senekiçok güzeldi.. bir sezonda delindi.. suyu bitince.. bu sefer motoru yanmış.. =(


eskilerden kim kaldı şurda..
haseki küpeleri..
kına çiçeği..
limon kokulu sardunya.. o da bir kök..

rozmari gene var.. ama artık yeni..
ilk ektiklerim ağaca dönmüştü..
lavanta ha keza..

toprak on yıldır aynı toprak..
sanırım.. bu yıl artık gübreleme yapmam gerek..
ama özellikle sararmalara karşı magnesium kullanmam gerek..
ingiliz tuzu denilen eskiden sıksık müshil olarak kullanılan bir tuz bu.. yapraklar sarardı mı kullanmak gerek..
yarın eczaneden soracağım..



Image Hosted by ImageShack.us

güzel şeyler.. planlamak.. hazırlamak.. bahçe tasarlamak.. ve canıtından yardım gerek ama..

$
0
0
aklım fikrim bahçeye çalışıyor..

plan proje seçenek 1..
knidoslu kızım..
eskiden köşede dururdu..
şu fotodaki gibi..


ağaçlar büyüdü. fazla gölge oldu.. lavantalar öldü bu nedenle..
mavişler açıyor hala ama..
lavantalar yok..
şimdi  bir korint sütunu var lavantaların olduğu yerde..

yani pazar gününe kadar vardı..

pazar günü oraları düzelirekn heykeli ortaya aldım defnenin altına..
aşağı yukarı bahçenin ortasına geldi..
bu demek ki..
tam bahçe kapısına gelince.. hemen karşıma geliyor.. kenarda köşede durmuyor..

iki seçenek var aklımda..
birinde..
asma çubuğunu  desteğe bağlamak.. ve ortasına  heykeli koymak..

kaynak

diğerinde..

kaynak

kızımı ortada bırakmak ve soldan sağa doğru yüksekten alçağa doğru ayaklarının dibine.. yarım daire şeklinde çiçek ekmek..
yeşillerden yükselsin..
kız olsun yükselsin de yeşilden yükselsin..
defnenin..
başarı ağacının gölgesinde..
eteklerinde çiçekleriyle dursun..


hatta bir üçüncü fikir de..

kaynak
bir yana korint sütununu dikip üzerine şu ayaklı vazolarlan..
diğer yana doğrudan yere bir ayaklı vazo hatta belki bir kuş suluğu..
şuradaki gibi..


mesela iki katlı bir şey.. altta yeşil bitki üzerinde suluk gibi..
canlandı mı gözünüzde..

bak benzeri var şurda..

kaynak


karar veremiyorum bi türlü..
ay bu cümle pek namert kaldı yav..
millet bunlarla uğraşırken.. 

kaynak

bunlarla..

kaynak


ben mendil kadar yer için kafa yoruyorum ya.
bah yani.. ikinci hece fazla bile benimkine.. 

ama işte boyutun önemi yok.. görsellik söz konusu olunca..
büyük küçük farketmez.. bir planlama yapılmalı zaten bu bloğun amacı da..
nasıl planlandığını öğretmek biraz da..

önce temizledik..
minimuma indirdik..
benim durumumda bu pazar günü..
elimizdekileri kullanarak ilk bakışta göze atmasını istediğimiz şeyi kararlaştırdık..
benim durumumda bu knidoslu venüs..
şimdi onu merkez haline getirip en güzel görüneceği hali hayalliyoruz..
benim durumumda bu yukardaki gruplamalar..

bunlardan birini oluşturacağız..

bu yukardakilerin hepsi.. italyan bahçeleri arama sözcükleri ile çıkan kaynaklar..
bu yılki  temamız bu oluyormuş demek ki..
ve bunu sadece..
knidoslu venüsün defne ağacının altına yerleşmesiyle  bir anda oluşan  mitolojik çağrışıma borçluyuz..

seneye değişebilir tamamen bu fikir.. ve haydi hop.. mutfak bahçesi ekmeye karar verebiliriz..

bu grup bu sene bahçede elma ağacının altında duran..halen siyah olup mora boyanacak banktan..
ya da yağmurlu günlerde..
üzeri örtülü alandaki..
banktan ve sallanan sandalyeden seyredilecek..

ama..
iki koltuğu koymayı düşündüğüm alandan görülemeyecek pek.. o yüzden..
onların bakış açısına da başka bir
nazar noktası oluşturacağız..

o da belki..
yıllardır bahsedip yapmadığım..
aşk bahçesi. ( adını aşk içeren isimli bitkilerden alan bir bahçe olur bu..
aşk merdiveni.. kalp kalbe karşı gibi)

ya da fransız bahçesi yapabiliriz..
galvanizler.. patine beyazlar..
lavanlatar seçeriz sonra..

olmadı bahçe doktoru temasını geçiririz hayata..
=)
hatta bir patchwork ekme tasarımız vardı bi zaman ..
hiçbiri olmadı..
bir güneş saati bulup koyarız oraya da roma teması devam eder..
bakalım birer birer devam ediyoruz..

temizledik arındırdık..
şimdi ilham alıp..
oluşturuyoruz..



Image Hosted by ImageShack.us

bahçeler planlar kurallar kitaplar ve bilgiler..

$
0
0
tabi asla ders vermek
 ya da kurs vermek değil burda amaç.... 

ama zaman.. para.. emek harcayıp da..
sonuçtan mutlu değilseniz..
son haline getirene kadar uğraşıp alıp ekip ya da yerleştirip geri çekildiğinizde içinize sinmediyse..
evde bahçede.. 
herhangi bir dolap yerleştirmeden tut da..
çay tepsisi hazırlamaya varana kadar her şeyde..
bitirdim ama istediğim gibi olmadı.. uymayan bişey var diyorsanız..

işte onları nasıl uyumlu hale getirmeyi öğrendiysem ben..
onu aktarmak..
biraz tecrübe..
fazlaca merak..
en çok da emek ve takıntılı merakım..

yani bir knidoslu venüs uğruna beni roma bahçelerine kadar götüren merakın.
hem bir yerlerde bir kaydı dursun.
hem de..
olur a birilerinin de merakını giderebilecek kahve sohbeti benimki..

ama aslında..
bir bahçe kitabı yazsam.. mutlu olurdum inanın..
bir boya ve dekorsayon kitabı yazsam..
ya da..
bir fukara dekoratörün el kitabını yazsam mesela..
zira sevgili dilek hocamın dediği gibi..
eğer kendin yapmasını bilmezsen..
yaptırdığın kişiyi denetleyemezsin..

işte.. bu nedenle bahçe notları tutuyorum..
nerdeyiz..
evet roma bahçelerindeyiz..
onlarla ilgili biraz teorik bilgi edinesim var en eğlencelisinden..
ama şimdilik..
sadece oturup bakıyorum..
bu sabah elimde fotoğraf makinemle.. 
çıktım gene..
yok fotoğrflanacak birşey aslında..
ama fotoğrafta yakalıyorum hataları..
mesela venüsün ayağının dibindeki ağacın yanına  en rüstiğinden iki mantar sokuşturduğumu ve bunun .. ne alaka .. etkisi yaptığını farkettim..
aslında onları çok seviyorum..
ve o nedenle.. bahçeye içerden  bakılınca en görünen yere taşıdım aklımca..
kırmızı kırmızı.. güzeldiler..
ama kendi başlarına..

venüsle bir araya aynı kareye gelince olmadı hiç..
bu işin de fotoğraf çekmekten farkı yok..
o yüzden hatalar en iyi fotoğraf karesinde belli oluyor..

artık herkes biliyor..
atalet biraz maymun iştahlı..
o yüzden her sene başka şeylere sarıyor..
o yüzden birikiyor bazen..
dönüşüyor başka zamanlarda..
aksesuar çok..
ama hepsini sergilemeye kalkarsak..
deli saraylı modeline geçer..
ha o da kabulüm olabilir bir gün..
eğer amacım delisaraylı bahçesi yaratmaksa..
ama diğer türlü tema yaratacak isek..
detaylarda da dikkat etmemiz gerek..
hatta baçeler..
aşağı yukarı evlere de uyum göstermeli..
yani içerde.. en eskitilmiş patinelenmiş şeyleri kullanırken..
dışarıya metal modern takınlar koyarsak.. 
ve bu iki alan birbirine geçiyor ise..
olmaz..
kuraldır..

uymam diyene saygım var..
ay manitu aşkına herşey de kuralına mı uymalı ben böyle seviyorum diyene.. 
saygım var..
ama ..
uymamanın bedeline hazırsan..
insanlar gelip oturduğunda..
bilsinler bilmesinler kuralı..
algıları söyler onlara da..
bişeylerin uyumsuzluğu kaçırır rahatı.. ille de..
bedel işte budur..
yaptın koydun..
ama birileri.. 
şunu da şöyle mi koysan acaba diyorsa..
bedel bu..
sen de benim gibi..
ben size göre değil kendime göre koydum şekerim diyeceksen =P..
bence sorun yok.


zira içine girip ay burası ne hoş dediğimiz mekanlar hep çaktırmadan bu kurallara sadık kalarak oluşturulmuştur...



dün oturup..
şehir bahçesi kitabımı karıştırdım..
şehir bahçesi genelde küçük..
genelde etrafı duvarlaı..
genelde.. gölge bahçelerdir..
bazen bir apartman katının geçişidir.. balkonun açıldığı..
bazen bir arka bahçedir.. yatak odasından çıkılan zeminine şap dökülmüş bir alandır..
apartman kapısına inen ya da çıkan kenarı beton çiçeklikli bir merdiven bile bahçe olarak kabul edilebilmelidir..
o gözle bakılmalıdır..
farketmez..
açık hava alabileceğiniz..
camdan bakıp .. yeşile baktım duygusu verecek her yer bahçedir..
geçerken sizi kokusuyla.. rengiyle mutlu eden.. her yer bahçedir..



benim üç temel kitabım var..
şehir bahçesi..
gölge bahçe ve parter bahçe..
yani kendime uyanlar bunlar..
içinde .. planlama..
birki seçimi ve bakımı ile ilgili bilgiler..
ve bol bol foto var..

her yıl bakar her yıl yeni şeyler bulurum..
bazen planladıklarımı başarır bazen de başaramam..
ama en azından dolaşırken gördüğüm bahçeleri..
daha fazla şey bilerek değerlendiririm..
ve tabii. internet inanılmaz ilham ve bilgi kaynağıdır..
bir sürü not alır bir sürü plan çizerim..
ama  ben çok pasaklıyım. dağınığım..
kaybederim.. olmadık yerde ve zamanda tekrar bulurum..
a bak ne düşünmüşüm de yapmamışım derim =)..

okurlar arasında belki daha düzenli kişiler vardır diyerek 
biraz da teorisini bildiğim ama hiç uygulayamadığım..
bir gün uygulayacağımdan asla umudumu kırmadığım..
teorileri de not edeceğim burda..
şimdi biraz roma bahçesi çalışayım..
sonra.. 
planlama sistemi ..
ki yarına yazım hazır olsun..


Image Hosted by ImageShack.us

roma bahçeleri.. tarihçe.. özellikler..can dostum pliny.. ataletçe ayrıntılar..

$
0
0

bahçeler bize neler anlatır..
hele de geçmiş yaşam biçimleri hakkında..
kültür ve yaşam biçimi hatta politikalar hakında..
bölgenin su kaynağına sahip ve onun dağıtımını yöneten  kişinin..
güce sahip olanın.. inanılmaz zenginlikte bahçelere sahip olmasını anlatır mesela..
asur krallarından..
louis ondörde kadar bir çok dönemde.. nehirler bile yatağından kaydırılmıştır bu uğurda..

tarih ve tarihçeyi severim..
basit günlük şeylerin tarihçesini..
beni insana yaklaştırır..

romalılar..
onların bahçeleri özeldir..
onlar gezinmeyi.. yürürken sohbet etmeyi severlerdi..
bu yüzden yürüme gezinme yollarını çevreleyen bahçeleri vardı..
o bahçeler süslüydü..
gösterişliydi..
heykellerle.. çeşmeler ve bitkilerle doluydu..
bunlar gruplar halinde bulunurdu..
yabancı ülkelerden getirilen ticaret ya da ganimet nesneleri orada sergilenirdi..

mesela..doğu çınarı..
türkiyeden.. küçük asyadan romaya götürülen bir bitki idi..
ve roma bahçelerinde gölge veren ağaç olarak isadan önce birinci yyda kullanılırdı..
aslında romalılar devri  için altında oturmaktan başka bir işe yaramayan ağaçlar edinmek ekmek 
biraz hoppa bir davranıştı o çağlar için..
daha çok.. eski yunan filozoflarına yok olup gitmiş asur krallarına uygun bir davranıştı..

bahçeyle ilgili ilk sözcük ki hala kullanılıyor..
horti.. 
bundan hortikültür türemiş..

ilk yerleşimle başlamışsa da bahçe tarihçesi..
o da ilginç.. ama biz bugün romada kalalım..

roma zamanında başka bir düzeye erişmiş deniliyor..
kişiye özel hale gelmiş..
romalılar için bahçe dinlenme ve huzur alanı..
şehir yaşamından kaçış için bir sığınak..
zevk bahçesi derlermiş..
tarıma yönelik olmayan bu bahçelerine gerçi meyve ve asma ekiliymiş..
sofralarında kullandıkları..
şarap yaptıkları..
ama aralarda göz okşayan bitkiler ve yapılar ile desteklenirmiş..
ticaret artıp başka kültürle ilişkiler  oldukça.. 
hem tasarımlar hem bitkiler hem de kullanım amaçları..
değişmiş.. gelişmiş..


bahçeler o zaman da öylesine yapılmazmış..
bunları planlayan kişiler varmış..
 adları  topiarius'lar..
onlar tasarlar.. bitkileri seçer.. süsleri seçer..
şimdiki peyzaj mimarları gibi..
bahçıvanlar da bahçenin sonraki bakımını sürdürürmüş..

mısırdan ki tarihin en eski bahçeleri onlarda..
perslerden ve yunanlılardan da etkilenmiş..

mısırda evlerin etrafı portico denilen çatısı olan önü açık ..
günümüzde verandaların babası ..
yapılarla çevrili imiş..
bahçeler.. duvarla çevrili imiş..
mülkiyetten çok.. dışardaki kuraklıktan korunmak bir mikrıklima yaratmak için..
mısırda bahçeler..
pers bahçelerinin aksine.. çiçek cümbüşü olurmuş..

romalılar..
hepsini birbirine karıştırmış..
hatta bu işi çok iyi başarınca Augustus..
sırf kendilerine saklamak  istememiş.. 
duvarları yıkıp halka açmış..
( PorticusLiviae)

çünkü bahçe böyle birşeydir..
sırf kendine saklamak istemezsin..
gösterip anlatacak..
az biraz böbürleneceksin..
onca zahmet.. böyle karşılanır ancak.
ben boşuna mı mendil kadar yere blog yazısı döşüyorum..

romada bahçeler üç bölümden oluşurmuş..
birincisi.. xystus..
verandanın babası..
azcık yüksekte.. terasımsı.. yukardan bahçeyi görebilmek için..
üzeri örtülü sütunlu yaşam alanı..

kaynak

ikinci bölüm ambulatio.. yürüme yolları..
bunlar birbirine paralel.. ağaçlarla.. çiçeklerle bölünmüş yollar..
yemek sonrası hazım için..
ya da politik  desiseler planlamak için..
kaçamak aşklar için..=)

en dışta ise  iki yanına gölge veren ağaçlar ekilmiş..
konut sahibinin atla ya da kölelerinin taşıdığı bir taht-ı revanla gezebileceği alan.. gestation..
bu alan genelde yürüme yolunun etrafını çevrelermiş..

olmazsa olmazlar.. 
heykeller.. sütunlar.. 
taş saksılar..
kaynak

ekilmesi gerekenler..

havanın kokusunu güzelleştirmek için kokulu çiçekler..
 gül..
çınar ağacı..
defne..
biberiye..limon ağacı..selvi..
hedera sarmaşığı..nane..
mersin..
cezayir menekşesi (periwinkle)
baldırıkara (maidenhair)
zakkum (oleander) !!! aha!!!
kediotu (valerian)
saparma ( smilax)
menekşe (violet)
kocayemiş ( strawberry tree)
kara pelin (southerwood)
beyaz zambak..(madonna lily)
şimşir (box)
ayva..nar.. meşe..
incir..
cüce ağaçlar.. ( budanarak şekillendirilen)
sümbüller..
menekşeler..
nergisler..
safran..
kekik.. defne ve  sinameki..
bazı meyve ağaçları.. ille de asma.. 

su güç ve zenginlik göstergesi imiş..
ve kuşlara meraklı imişler..

roma dışında daha orta halli evlerde de eve göre bahçeler varmış..
eve yakın yerlerde çiçekler.. daha ötelerde tarımsal ağaçsal bağsal alanlar..
baharatlık ve ilaç niyetine kullanılan birkileri de eve yakın yetiştirirlermiş..
hepsinin etrafına da derli toplu görünsün diye..
budanmış duvar görevi görecek  her dem yeşil çalılar ekerlermiş..

kaynak

daha sonra romalılar apatmanları bulmuşlar.. (insula) o zaman bahçeleri kalmamış.. ama teras bahçeleri çatı bahçeleri  ve pencerelere taktıkları geniş saksılarda çiçek yetiştirmeye başlamışlar..

roma bahçeleri...
rönensans bahçelerine.. barok ve neoklasik bahçelere ilham vermiş..
hatta bugünün modern bahçelerine bile..
şimdi de bana ilham veriyorlar.. =)

bu bilgileri ararken Pliny ile tanıştım..
malesef zamandaşım olmayan bir ehl-i keyif..

arkadaşıyla bahçesi hakkında yazışmaları var..
bahçesinin ve hayatının tadını nasıl çıkardığı
iç huzuru nasıl bulduğu.. detaylı anlatımlarından anlaşılıyor..
caninius rufus'a..
como gölü nasıl..
senin ve benim bayıldığımız o manzara nasıl..
tepedeki villa gene öyle keyif verici mi..
bana neler anlatacaksın hamamla.. güneşle yıkanan havuzlarla ilgili ..
etrafı çiçekli üzeri çınar ağaçlarıyla gölgelendirilmiş.. aşağıya göle bağlanan.. yol.. nasıl.. diyor..
"bırak arkadaşım günlük hayatın düşkün ve gereksiz  hayhuyunu başkalarına..ve bu güzel ve güvenli yerde huzurla kendini çalışmalarına ada.." diyor..

ah o mektubu bana yazsaydın pliny.. en kısa zamanda.. atıma atlayıp gelmez miydim..=)

pliny villası aileden kalma.. ve bahçeleri çok özenli ve bakımlı ve depresyona sokacak kadar ayrıntılı..
ama ben gerekeni aldım bilgi olarak..

zaten bir köşecik yapacağım..
altına da..
plinyden ilham yazacağım..
=)









Image Hosted by ImageShack.us

hortus plinei.. pliny bahçesi.. roma bahçesi.. atalet bahçesi.. ehli

$
0
0
bahçeye devam.. bu planlama bitmeli çünkü bu hafta sonu roma bahçesi bitmeli..
dün hoş bişey oldu..

çekirdeği almam gerekiyordu  bi yerden akşamın bir saatinde.. 
beni al dediği saatten yarım saat önce vardım..
o daha gelmemişti bile..
neyse..
ben de daldım dükkanlara..
o ne..
bi yerde yüzde elli indirim üzerine bi daha yüzde yirmi indirim.. 
büstler heykel başları vardı..
süperdi..
bir dünya küresin buldum üzerinde kuş olan.. ay derken..
birden hermesi gördüm..

nasıl güzel bir roma büstü..
roma bahçesine olur..
kışı dışarda geçiremezse.. kitaplığa kurulur oturur..
tamam dedim..
kaptım büstü..

şimdi roma bahçesi için...
bir fikir geliştirdim..
onu anlatacağım..

dün olmazsa olmazlar derken..
mozaikleri unutmuşum..
roma döneminde tüm o yürüme yolları filan mozaiktir..

baktım internetten hoşuma giden bir 
mozaik kalıbu buldum..
döneme de uygun hem..
amfora..

kaynak



buna baka baka..
serbest elle yarısını çizdim..
kağıdı boyuna katladım..
üzerinden geçtim.. kağıdı açıp izlerin üzerinden geçince..


oldu sana .. mükemmel simetrik bir amfora deseni..


şimdi fikir şudur..

heykel..
sağ yanına.. korint süturnu..
şöyle yeşermiş küflenmiş bir güzellik..


sütunu dikey koyacağız tabii..
o zaman da üzerinde mozaik yapacağımız bir yüzey olacak.. yay..ne sevindirici..
onu anlatacağım..
elbette ki mozaik yapmayacağım.. sadece gibi görünen bişey planlıyorum =)
 olmazsa olmazlardan biri daha.. tamamlandı..

üzerine hermesi koyarız.. 
atmaca bakışlı haberci hermesi.. hem pliny'ye haber taşır belki bizden..

efenim heykelin sol yanına..
bir zeytin yağı kübü var çbnin babasının çiflikteki baba evinden gelme yüz küsur yıllık aile yadigarı. o  gelse hoş okur diye düşündüm..

bunun da bir su banyosu olmasına karar verdik.. bakalım o daha gelişmedi aklımda açıkçası..
var bir fikrim ama.. daha tam gelişmedi.. 

ne kaldı.. ekilecekler..
elimizdeki listeden..
gülümüz var..
defnemiz zaten bu konunun oluşmasına neden olan.. o da var..
biberiye.. yessss.. var..
kekik de var biliyor musun bilog.. 
etti dört..
hederalar ohhoo dolu..her yerimiz hedera sarmaşığı..
zakkum komşuda var gerçi budadık ama ucundan görünür o ille de..
kediotu.. yani valerian.. 
benim kına deyip durduğum kim soktuysa aklıma..
işte o da var..
ayvamız var..
ille de asmamız da var..

budanmış şekillenmiş çalılar gerek.. 
hmm benim biraz budama ve 
çelikleme yapmam gerek..
bir de..

cezayir menekşesi (periwinkle)
hastanede var ondan çalmam gerek ..
baldırıkara dediğin.. 
bana  aşk merdiveni dedikleri..
benimse fujer  diye bildiğim şey.. ondan her sene alırım zaten..

sonuç yaklaşık şöyle bişey olacak..



teorik olarak epeyce çalıştığımıza göre..
şimdi..
yapılacaklar..

küpü taşı..
sütunu taşı..
mozaik yap..
top bitkileri saksıları yerleştir..

sadece iki saksı fujer almam gerkecek..
bütünlenme için..

bence.. 
ben zaten bir roma bahçesinde yaşıyormuşum..
sadece bir araya getirmeyi becerememişim..
=)

suluk konusunu küpün üzerine koyacağım bir 
kilden yapılmış tabakla çözeceğim..
ki o da var zaten..
ama gönül.. şöyle bir şey de isterdi doğrusu da orda .
elektrik yok.. bu su motorlarının-i keyif bahçesi.. keyif bahçesi.. ne dersen de.. işte.. güneşle çalışanı var mıydı ki.. ??..
bi de onu araştırayım ben.. 

pese: kendi çizdiklerime filan da not defteri görünümü veriyorum ya aferim ki bana....


Image Hosted by ImageShack.us

roma teras bahçeleri...

buduarda sonbahar .. cânım ülkeme geldiğinden daha sakin geldi.. paslar morlar sarılar yeşillerle geldi..

$
0
0



seni bahçe programlarken bırakmıştım sevgili budura.. 
ama malum günlük konforumuzu bile bırakıp.. başka işlere bakmak zorunda kaldık..
neyse mevsim dönümünde..
doğaya gidip neler açmış.. neler sararmış demedim ben..
oturdum buduarı sonbahar havasına soktum..


yazlık hali böyleydi.. beyazlar bejler.. serin..
ketenler.. 

renk gerek sonbahar için..
renk için de fazla bir değişikliğe gerek yok..
renk gerek duygu gerek ısıtmak için ortamı..

açtık yastık yüzleri stoğumuzu..
evet benim öyle bi stoğum var..
el emeği olunca çoğu atamıyoruz..
satamıyorum..
kat kat saklıyorum yüzleri..

başucumdaki tablo bir hastamın armağanı.. benim pencerem o.. buduarda..
manzara yok biliyosunuz..

işte onun renkleri ve çiçek desenleri pek güzel bir ilham kaynağı..
( zaten mevcut bişeyden yola çıkmak em akıllısı bu işlerde)


yastıkların gelmesi bile yetti.. 


ama ben bir de baş ucu sehpasının üzerindekileri değiştirdim.. 
kuş yuvası ki benim kitap desteği olarak kullandığım aksesuar.. gitti.. beyaz vazo gitti..


onların yerine kırmızı vazo ve kırmızı bir saat geldi..
baktım pek yeterli olmadı.. o tonlarda eski bir ciltli kitabı da getirip ekledim..
o da yetmedi..


bir kuş yuvalı baskı resim buldum stoktan..
evet onları da atmam blog..
bir rafta dururlar..
ilk evimden beri hoşuma giden yaptırdığım çerçeveli posterler.. filan..
gitti kuş yuvası.. geldi kuş yuvası..

ve daha dengeli oldu şimdi çiçeklerin boyu ile aksesuarlar..


sonra elime bir de.. kristal çan geçti.. 
bence anlamlı bir vinyet oluşuyor dedim.. vazo annemden önüne de çan..
o da kızımın bir anneler günü armağanı.. 
kırmızı minik kase ise ..
yakın bir kadın dostun armağanı.. 
benim için çok hoş bir dişi sevgi aurası..
(kase neyin nesi demeyin.. kulağımda unuttuğum küpeler canımı yakınca.. hemen çıkarıp içine atıyorum..
kaybetmiyorum artık küpeleri.. yoksa çok düşürüp unutup elektrik süpürgesine kaptırmışlığım var..)

evet eril enerjinin naaptığını hep birlikte izliyoruz.. 
o yüzden dişi enerji ancak dengeler.. ortada dolaşan negatif enerjiyi..


sonbahara uygun.. sığınma sıcaklığına doğru ilerliyoruz.. yatağın baş ucu tamam da ya ayak ucu orası biraz fazla beyaz değil mi sizce de.. 

yatağımın karşısında  bir fiskos takımım var .. 
sevgili kayınvaldemin iki koltuğu bana geldi bu kış.. 
çok severdim kayınvaldemi..
çileli bir kadındı.. 
hemcinsimdi zaten..
aralarına sehpayı yeni aldım.. salondan ay.. evin içinde alışverişi çok severim ben..
çekirdek de sever..
daha dün.. benim salondan alışveriş etti..
türkuaz bi vazo aldı odasına =P..

 kotukların üzerine birer örtü ile  birer goblen yastık yerleşti..
benim işlediklerimdir he.. yanılmayın sakın.. 

evet iki koltuğumuz.. dedikoduya hazır..
benim tek koltuğa yerleşmemem gerekiyor evde iken..
ya kedi kızım ya da çekirdek kızım arada gelip karşıma oturmayı seviyorlar çünkü..
onların da bir yeri olmalı o yüzden..

kayınvalidem deyince aklıma bu örtü geldi..
bu da benzer renklerde kenarları püsküllü bir koltuk şalı o da kayınvaldemindi..
bana vermişti.. 
(kaınvalideme ben hep leman anne derdim.. dümdüz anne diyemedim..
o da gayet anlayışlı davrandı bana.. 
önceleri sizle idare ettim.. ama sonra kısa bir süre leman anne ..
ona bile ısınamayınca da.. leman babaanne ..
evet uzun bir hitaptı ama..
biz aramızda anlaşmıştık o konuda..
bi sorun yaşamadık.. 
benim bu deli dolu işlerime ilham verendir..
bir gün..
gözlerinde hem maküla dejenerasyonu hem de retina dekolmanı olduğu için..
artık kendini oyalayamadığını söylediğinde düşünmüştüm..
nakış örgü film izlemek kitap okumak..
aman kibele.. hepsini yapasım var dedim ve ..
verdim kendimi el işlerine..
sonra fırsat olmayabiliyor hayatta ne istiyorsan.. yapacaksın ertelemeden..

dolap dibinde beklemesin artık bu örtücük de..dedim..
yatağın ayak ucunda pek uygun oldu..
beyazlık gitti.. 

 bu arada vazodaki laleler de çiğ beyaz kalınca onların arasına da başka çiçekler ekledim..
ben sahte çiçekleri bu oda için seviyorum..
vazo boş kalmasın diye..
eğer taze kesilmiş çiçeği düzenli alıyorum filan dersem yalan..
ben hayatını düzene koymakta zorlanan bi kadınken.. nerde her perşembe çiçek alırım filan diyeyim.. yok..
hem kedi suyunu içicem diye..
yıkıyor ortalığı..
ve bu vazomu riske edemem doğrusu..

odada kalan son beyaz şey..

çalışma masamın sandalyesi..

o da kılıfını çıkardı.. 
onun da renkleri paslar morlar yeşiller sarılarla.. sonbahara uygun..


mor mürekkepler.. yazı takımları.. 
bu köşe benim yazı yazma köşem.. 
bahçe kapanınca..
buraya yerleşeceğim..
kahvem konyağım.. mor defterim ya da.. pisim.. 
mesela yarın mor mürekkeple bazı kitapların içine ataletçe dileklerimi yazacağım..
pazartesi günü postaya verilecek kitaplarım var..
ayrıca..
bu kış.. rahat çalışma yeri..
ne olsa çekirdek üniversite sınavına girecek..
bu durumda evi daha çok kullanacağız anne kız.. 


bu oda biliyorsunuz yerin altında.. 
o yüzden genel olarak resimler karanlık..
flaşla çekersem de.. çok keskin oluyor fotoğraflar..

ama.. yine de ..
minicik penceresinden akşam üzerleri göz alıcı bir ışık vuruyor.. hatta..
perdenin desenini bile oraya buraya yansıtabiliyor..


bir yandan da..
bir ayakkabı kutusunu karatahta boyası ile boyadım bu yerleştirme işlerini yaparken..
içinde..
kayınpederin sakladığı evraklar el yazısı notlar yazılar duruyor..
biliyorsunuz..
toplayıcı biriktirici hastalığı olan biriyim ben.. ve ne zaman bişeyleri atsam..
birileri yeni şeyler getiriyor ve onlara yer bulmam gerekiyor..
bu kutu bence..
iyi oldu hem içinde ne var diye aramayacağız.. üzerine tebeşirle yazılabilecek.. diğer kutular gibi..
sahi onları da daha göstermedim neyse yarına belki de onları eklerim..


deli miyim.. evet.. tabii.. hiç inkar etmedim ki ama aşkolsun yani..

siz hepiniz ustasısınızdır ama..
özetle..
doku..
koku..
ve duygu..
bunlardır odalara evlere hayat veren..

dokularım sıcak..
etrafım dişi enerjilerle dolu..
bir de karamelalı mum yakarsam..
içim sıcacık..
olur..

ya okuyo musunuz hala..
ben sizin fotoğraflara bakıp..
onları da pek karanlık çıkmılar diye çabucak kapatıp gittiğinizi sanmıştım... =)



yün şiş renk sonbahar sıkıcı mıyım neyim.. ama...napalım bu aralar böyle...

$
0
0



çok havalıydım..
pinterestte işaretlediğim modelimle gidip bir bir seçtim renklerimi.. 
ama sonra..
yüncüde çıldırdım tabii..
çekirdek geçenlerde soruyordu..
benim goblen yastıkları görünce..
bana da almıştın sen diye..
ama kimbilir nerde..
ya da daha doğrusu belki ben işleyip heçmiş de olabilirim..
o yüzden ona..
gine pig ve lekenin renklerinde bir kedi aldım..
dmc ipliklerini iğnesini ve hatta..
bir de makas aldım..
ufak bir kuruya yerleştirsin diye..
arada eğlensin diye..

sınavları var ya..
deli gibi.. elişi yapası var..
boncuk diziyor.. bilezik örüyor.. 

benim..
modelim budur..
kaynak
purlbee nefis tasarımları ve ipuçları olan bir blogdur..
ben bunu çok sevdim..
kolay.. havalı renkli.. 
ama bir rengi değiştirdim..
çok fuşya insanı değilim..

bu nedenle..
turuncu aldım..
hehe moru başkalarına bıraktım bi sürelik yeni favori rengim tutuncu..
enerjik bi renk..
depresif mordan turuncuya geçtim..
kaynak yazısına tıklarsanız... tarif de orda..
kısaca 99 ilmik.. 
pirinç örgü.. her renk yumak bitene kadar diyor.. yumak uzunluklarına bakmak lazım tabii..

ama görünen o ki..en az bi kırk santim örmeli..
eh ilkbahara biter o zaman.. =)..
ama renkler pek güzel.. sepette ya da dekor olarak her yerde..
kullanabilirim =)..

bu da var..

iki yumak..
ve ..
rengarenk şişler..
rengarenk.. 4 dörtbuçuk beş ve 6.. 
mmmm..
şekerci dükkanına düşünce bu ebruli yünleri almadan çıkamadım..
çünkü koyu yeşil renkten evde vardı..
bir yaka olabilir belki.. =)..


hem arada tasarım da yapıyorum ben..
siz bilmezsiniz ama..
neden bilmem buduara eklemediğim tasarımlarım da var..
neyse yeni başladık nasıl olsa..
çünkü sonbahardır esas yaratma mevsimi..


Image Hosted by ImageShack.us

epıl pay.. kombin koltuk kumaşları.. ve diğer şeyler hakkında..

$
0
0

akası var sözcüklerin..
akası var..
içimde tutmam zorlaşıyor böyle zamanlarda..
söyleyecek bir sözüm olmasa da..

tezer özlü değilim ki..
bir oturuşta bir roman yazabilecek kadar zorluyor sözcükler ama tutuyorum.. duygularım soğusun..
o zaman yazarım.. demiş o mesela..

ve bir çok yazar da aynısını söyler..
ama ben yazar değilim..
sözcükler zorladığında kapakları kolayca açabiliyorum..
hem okumak doyurur.. yazmak besler demişler..

neden buduara yazdım peki aslında el işi değil anlatacaklarım..
ama..
nerden ilham gelip de hareketi sağlar bilemiyorum..
bazen sözcükler saklanıyor binlerce fikir olmasına karşın.. bazen günde birkaç kez saldırıya geçiyorlar..
bir doyumu var ilhamın..ya da benim durumumda barajı tutan kapakları açan manivelanın bir kilidi bar..

renklerle ve hatalarla geldi bugün son damla..kendi evini döşerken dekoratör..
diyordu ki okuduğum ev dekorasyon yazısında..
bir sarı koltuk seçmiş kolayca.. 
çünkü sarıyı çok seviyormuş..
koltuk dediğim kanape..
sonra da tekli bir koltuğu varmış onu kaplatmak için..
bir kumaş aramış bu olur demiş ve..
o kumaş gelince koltuk kaplanınca..
evdeki bütün siyah beyazlar ortaya çıkmışlar elele tutuşup duvar olmuşlar..
ancak o zaman farketmiş.. halının yemek sandalyelerinin hep siyahlı beyazlı olduğunu..

ve derhal değiştirmiş koltuğun kılıfını..
diyor ki..
para ödedik diye bu hatayı gözümüzün önünde tutmamız gerekmez..
kötü bir otele ödenen para gibi değil bu..
daima önümüzde..
ödedik diye kullanmamız gerekmiyor..

ilk evime aldığım koltuklar geldi aklıma..
herşeyini sevmiştim..
chesterfield denilen koltuklardandı..
kumaşındaki renkler en sevdiğim renklerden derlenmişti..
iki berjet bir chesterfield.. ne kadar mutluluk verici ama yeterli değil.
bir tane daha gerekiyordu..
işte o zaman..
ben o ikinciyi de aynı istemem.. kurmay alayı gibi..
orduevi koltukları gibi..
onu da kombininden düz renk isterim demiştim..
mevcut kumaşlar persandan alınma bir kumaşla kaplı idiler.. 
koltuk adamı gidin seçin not bırakın sadece budur diye.. ben alıp döşerim eve getirir teslim ederim dedi..

elimde kumaş örneği yok ama deseni biliyorum tabii.
gittim persana..
hemen bir buluşta buldum kumaşı.. asılı duruyordu .. girişin karşısında..
üstünde altında uygun renkte düz kumaşlar..
hemen seçtim..

üç hafta sonra koltuklar geldi..
benim persanda gördüğüm kumaş..
doğru ama..
renkleri yanlışmış..
bir"leylak rengi türkuaz bej ve füme" olanı bir de siyah havacı mavisi ve erik moru olan"..
benim aldığım koltuk erik morlu olan..
ama seçtiğim düz renk.. turkuaz.. diğer tonlardaki kumaşa uyan...

dört yıl..
o koltuğu görmemeye çalışmış.. saklamıştım ..
üzerine battaniyedir yastıktır.. salonun başka köşesine koymaktır gibi eylemlerle..
sonra..
kaplatmıştım..
hepsini birden..

dört yıl o koltuktan..
hatamdan..
hepsinden nefret etmiştim..
aktif olarak sürmüştü.. o nefret..

sonra yeniden kaplatacağımda..
bu kez güvenli sularda kalıp herzaman sevdiğim seveceğim eskimiş kağıt renklerinde kaplattım koltukları..
onları bu sefer.. renki yastıklarla filan renklendirdim..
evet emniyetli  bir yöntem..
ama eyeyce renksiz ve sıkıcı..

uzun süren aktif nefretten sonra oluyor böyle reaksiyonlar..
öyle güvenli sınırlarda kalmak istiyorsun..
bu da yanlış..

bunu biri bana söylemeliymiş..
gözünün önünde tuttuğun hata ..
hata olmaktan çıkar..
onu tutmak hata olmaya başlar demeliymiş..

bunun..
dayatmadan..
ufak ufak baskı kurmaktan..
sevgine güvenip alanını ufak ufak genişleten ergenin verdiği gerginlikten ..
durup dururken olay çıkaran asabi ebeveynin verdiği rahatsızlıktan..
hiç farkı yok..

hem belki o zaman kahverengi kanape faciasını da daha kolay atlatırdım..
en azından daha hızlı..

tavsiyem..
kaç para ödemiş olursanız olun..
ne emek vermiş olursanız olun..
önünüzde durmasın hatanız..
sallayın atın satın değiştirin ..
boş dursun yeri..
daha iyi..

örmeye devam ediyorum..
orta maviyi de bitirdim..
yaklaşık 150 metre imiş modeldeki ip uzunluğu..
benim yumaksa yaklaşık 3.5 metre..
aşağı yukarı dediğim gibi oldu 32 santim kadar örünce 1.5 metre kadar kullanmış oldum..

ben pirinç örgüyü sevmem aslında..
çünkü bakmadan örerim..
örerken kaydırırsam da çok sonra farkederim..
ama nedense bu sefer aktı gitti.. ilmekler de..
kaydırma draması yaşamadan..
daha açık renklere geçmeyi bekliyorum heyecanla..

bu aralar burnumda bir tatlı hamur kızarma kokusu var daimi..
temporal epilepsi geçiriyor olabilirim..
ama öyle güzel bir koku ki..
tedavi bile olmam eğer epilepsiyse de..
bu akşam uzun yıllardan sonra bir epıl pay yapasım var..
elmaları doğrarken nasıl olsa bir ..
midsomer murders izlerim..
sonra da kahve epıl pay ve irene nemirovsky keyfi yaparım.. =)

bir şey diyeyim mi..
bu yıl..
hayatımda ilk defa..
sarıyı renk olarak hayatıma sokabileceğimi hissettim..
tuhaf..


Image Hosted by ImageShack.us

tarte tatin .. tart taten okunur.. bir kurtarma projesidir.. bizi de kurtarır arada.. hele de tatlı krizlerinden..

$
0
0


burnumda o koku.. 
elmalı tarçınlı.. fırında kızaran bir hamur kokusu..
üç gündür.. dedim ya dün..
artık pişirmek gerek diye..
ama trafik felaket bizim şehirde..
ben yediyi geçe çıkıp sekiz buçukta gelebildim eve..
sonra çekirdek aradı..
gidip onu biryerlerden almam gerekti..
sonuç eve dönüşüm onbir civarı..

yapılamadı..

bugün işte bütün gün elmalı tarifler..
elmalı kitaplardan sayfalar dolandı aklımda..
elma üzerine bir deneme yazacak hale geldim..
gün boyu..
hiç aklımdan çıkmadı..
sonra ben çıktım işten..
eve ve kilere güvenmeyip malzemelerimi aldım geldim..
tarçını bile aldım evet.. 

elma başlıbaşına bir ilham kaynağıdır..
en güzel tanrıçayı belirlemek için altın bir elma atmamış mıydı afroditin önüne..
paris..
tamam biraz rüşvet kabul etmişti ama..

sonra bir adım öteye taşındı elma..
ademle havvanın paylaştığı.. 
günah meyvasına dönüştü..

bir botanikçiye sormuşlardı tek bir ağaç eksen ne olurdu o diye..
elma demişti..
yaprakları meyvesi ağacın şekli hepsi ayrı güzeldir.. 

ben yemek yapmayı sevmem..
gerçekten..
"bu akşam evlad_ü diğerlerini nasıl doyuracağım" kaygısını hiç sevmem..
ideal yemek.. 
çabuk yapılandır..

bir grup kadının düzenlü toplandığı yemeklerden birinde tatmıştım..
tarte tatin'i..
düzensiz derken.. on yılda iki kere filan.. onların her üç haftada bir toplandıkları düşünülürse =)..
düzensizdim epeyce..

ama iki yemekten de çok kolay iki tarifle dönmüştüm..
tariflerin ortak tarafı..
irice kabaca doğra
 karıştır 
fırına ya da mikrodalgaya at..
bölümleri..
ama sonuçlar.. çok şık.. 

yemek yapmak biraz duygu işi bende..
mesela cumartesileri evde kek koksun isterim..
hava soğuduysa hemen ille çorba ama kar yağdıysa tarhana çorbası..

durumlarla bağdaşan bazen de anlamsız özenmelerden ani yemek yapma krizlerim olur..

bu akşam da..
epıl paydan tarte tatin'e dönme nedenim..
daha kolay olması.. kesinlikle..

tarte tatin on9uncu yüzyılın sonlarında icat edilmiş..
 bir kurtarma projesi aslında..
fransanın göbeciğindeki bir kentte sıradan bir restoran işleten şaşkın tatin kızkardeşler..
elmalı turtanın dibini  yakınca.. bari üzerindeki karamelleşen elmaları atmayalım demişler.. 
ve daha da yanmasın diye üzerine bir kat ince hamur koymuşlar..
atmışlar fırına..
öyle beğenilmiş ki..
anında parise gitmiş ünü..
tarihe geçmiş tatin kızkardeşler..
suzet ve mabel  hanımların yanına yazılmış adları altın harflerle..


doğru söylediğimin kanıtıdır bu tarif.. bak.. 
neredeyse tarif bile değil..
formül..
ayrıntıyı buraya yazayım =)

elma..
soyulur doğranır.. 
ben rasgele doğruyorum.. 
abartırım dersen ..
ortasını boşaltıp halka halka doğra.. kim tutar aşçının elini..

margarin ve tereyağ diyor tarif ama ben z. yağı ve azıcık tereyağ ile veya becel ile yapıyorum..
kalp dostu ya..=)
harlı ateşte yapmak gerek..
suyunu salmasın diye..
elmalar şeffaflaşacak ama tam olarak pişmeyecek..
pişme noktasında katıyorum canımın çektiği baharatları..
kokuları kaybolmasın diye..
baharat..
illa ki tarçın..
bir yemek kaşığı tepeleme.. en az..
ayrıca..biraz zencefil olabilir..
azıcık taze çekilmiş karabiber hoş oluyor..
karanfil çekilip toz halinde.. acaip yakışır..
ucundan curry..
süper..
yeni bahar denemişliğim var..

genelde tencere başında biraz cadılaştığım doğrudur..
herkese tavsiye ederim..

baharatı kattıktan sonra..
iki kere karıştırıp kapatıyorum altını..
tarifte şeker de var ama ben koymuyorum..
kırmızı tatlı elmalar ı kullanırken ama daha ekşi elma ister biraz şeker..

elmaları bir fırın kabının içine döküyorum..
üzerini.. milföy hamuru ile kapatıyorum..



bu hamurun şimdi diyet olanı (az yağlı) ve kepeklisi çıktı.. onlardan da kullanılabilir..
çok güzel olur..

bu sefer canım ceviz de çekti.. bir avuç cevizi.. elimle biraz ovaladım.. kabaca kırıldılar..
diş diş ağıza gelmeli.. 
isteyen istediği yakıştırdığı yemişi katabilir..
katmayabilir..

burada illa ki gereken üç malzeme.. elma yağ ve baharat..
diğerleri tamamen değişken..

elmaları ateşe koyunca..
yakıyorum fırını ..
ve milföyü de çıkarıyorum dondurucudan..
elmalar piştiğinde ikisi de hazır oluyor..

hamuru elmaların üzerine kapatınca.. elimle kenarları elmaları bohçalayacak gibi.. 
yorganı sevdiğinin sırtına  sıkıştırır gibi bir hareketle  yerleştiriyorum..
hani ters çevireceğiz de pişince..
tabağımsı bir şekil alsın diye..
sonra fırına..
15 bilemedin 20 dakikada oluyor..
200 derecelik fırında..


acele yok tamamen kızarsın altın gibi olsun.. 


pişince..
hemen uygun bir kaba ters çeviriyorum..
bu sefer..
hiç şeker koymadığım için pudra şekeri..serptim azıcık üzerine..
hemen eridi zaten..


servis sırasında çiğ krema çok yakışıyor..
ama dondurma da süper olur..

sonrası tamamen size kalmış..
kiminle paylaşırsınız..
yanında ne içersiniz..

bu arada daha da sofistikesi var bunun..
arpacık soğanlı tarte tatin..
(taten okunur)

aynı yöntemle bu kez arpacık soğanlarını yağ ve baharatlara boğuyorsun..
yanına en güzel..
genç bir kırmızı şarap yakışıyor..

21.09.2013 tarihinde editliyorum.. tam sekiz yıl önce.. ilk  bloğumda şöyle yazmışım..

"arpacık soğanından ne yaparsınız??
ben kolay yemek uzmanı oldum artık.. mutfakta kalmayı sevmem uzun süre.. hoş görünecek.. besin değeri yerinde olacak.. ama beni saatlerce tutmayacak.. yapılacak elişleri.. okunacak kitaplar.. seyredilecek filmler..yazılacak yazılar.. gezilecek bloglar var..
arpacık soğanını alan da ben değilim bu durumda.. tek tek ayıkla.. kim uğraşacak =))
ama bu tarifi görünce.. evde de SE' in aldığı bir torba soğan olunca.. buz dolabında da her daim milföy hamuru cankurtaran olarak bulununca..
tamam dedim.. işte aradığım tarif..
kabuğuyla beraber atılıyor kaynar suya soğanlar.. 15 dakika sonra.. pırt pırt soyuluyor..
tavaya.. biraz yağ..bal.. curry.. pembeleşince.. küçük fırın kabına..
üzerine milföy hamuru.. 15 dakika fırına.. bu kadar havalı görünüp.. bu kadar basit olur mu bir yemek.."

fotoğraflı bir tarifim de..
şu ingilizce adresimde..
ukala mıyım neyim ..
evet =P aslında öyleyim..
hatta küstah evet öyle de denebilir.. 
şaka bi yana çok kirletmişim sanal alemi ya.. toplamalı bunları kenar köşe.. =)
Image Hosted by ImageShack.us

sıcak sıcak mısır ekmeği muhtelif otlar salatalar.. bizim evde kendi usulünce akan bayram.. perde arkası yok tabii.. onlar içimde di mi canıtın..

$
0
0



çb nöbetçi.. hem de iki büyük cerrahi varmış girmesi gereken.. arka çukur diyeyim bilenler bilir..

ben kalkmadan gitmiş..
kaldık çekirdekle ben..
hbç den bi ses gelmedi.. 
kalktık çekirdekle saat onbuçuk gibi..

benim çocukluğumda sabahları babam namaza gider gönerken de kürt böreği getirirdi..
zerine pudra şekeri ekilen bu börek benim için
yıllarca bayram böreği demekti..

evlenince..
bayram böreği bekledim.. o zamanlar sk olan kişiden..
o kürt böreği dedi..

çekirdek su böreği sever..
yumuşacık..

çocuks olunca..
bayram böreği ile..
su böreği de gelir oldu bayram sabahları..

hbç taşınınca..
,yeni bir sistem oturtmaya çalışıyoruz..
ama bu bayram öncesi yeniden taşındı ..
yeni sistemini kendi kuruyor..
o yüzden ben de..
böreksiz ve erkeksiz bir bayram sabahına uyandım..
sonra çekirdek dedi ki..
su böreği var mı..
demek onun için de.. su böreği bayram böreği demek olmuş..
bilemediğime pek üzüldüm..
alırdım yoksa nolucak ..

dedim yok annem..
ama aynı anda bakıyorum can havliyle ne yapabilirim acaba bu hatamı unutturacak diye..
.. buzlukra milföy hamurum varmış oley..
 onbeş dakkaya çıtır peynirli börek yapabilirim dedim..
sosisli olsuuun dedi..
ayh var mı ki sosis.. varmış oh.. 
tamam dedim..

sosisleri içine koyup yuvarlıyoruz sadcce..
basit hızlı zararlı ama seviyor işte..
öyle seviyor..
üzerine de azıcık yumurta sarısı tamam..
onu fırına attım..
salata sever çekirdek..
kocaman yapraklı fesleğenler almıştım..
ve mis kokulu domatesler organik ..
hastam getirmişti..
domatesleri doğrayacaksın önce..
üzerine azıcık tuz atacaksın..
ki sen diğer malzemeyi doğrarken domatesler azıcık suyunu salsın..
salatanın suyu lezzetli olsun..
saime hanım öyle yapardı..

sonra.. fesleğenleri doğradım ince ince..
mutfak mis gibi koktu..
ceviz içi.. kurutulmuş domates..

mısır ekmeği yapasım vardı bu ara..
mısr almıştım konserve..
gdolu olabilir tabii ama bin yılda bir.. tüketiyoruz..
yoksa ben de bilirim aslında alibeyköy mısırını alıp süt gibi haşlayıp 
sonra taneleri ayırıp efendim dondursam olur yani..
ama bu evde öyle bir hanım yok..
vakti varsa ancak okur yazar.. ya da zımpara boya efenim tornavida.. o işlerden anlar..

belki de gdo lu ama beklki de olmayan mısır tanelerini de ekledim üzerine salatamın..
balzamik sirke ve zeytinyağı.. en sızma ilk taşa düşen damladan yapılmış olan..
yanına iki bardak portakal suyu..

kahvaltımızı koltuklarda yayılarak yaptık..
yedik sohbet ettik kıkırdadık..kaldırdım ortalığı..
gine domuzcuklarına maydanoz ve minnak salatalıklar ince dilimlenmiş hazırladım.. onları verdim..
kediye mama su..
verdim..

derken ara ki bulasın nazan teyzenin mısır ekmeğini..
tarif kayıp..
piside kayıtlıydı benim çalınınca ordan da gitti..
aradım kargayı.. neyse ki o saklamış bari..
2 bardak mısır unu..
1 bardak soya yağı yarım bardak da olabilir..
2 bardak yoğurt..
üç yumurta..
bir paket kabartma tozu..
bi pinçk tuz.. ve 
önce yağ ve yumurtalar sonra yoğurt sonra un sonra tuz ve kabartma tozunu katıp karıştırıp en son tane mısır bir kaç kaşık dolusu yeter.. 


175 derecede fırında..
yaklaşık kırk kırkbeş dakikada..
şahane bişey oluyor..

ben mısır çok sever.. mısır ekmeğini hiç sevmezdim..
çok sert çok kuru..
çocukluğu mutlu geçen biriyim.. ara tatlar ara kıvamlar yumuşak besinler benim işim..

ama bu mükemmel ötesi.. bir tarif..
tarifi elde etmişim kim tutar.. onu da kaıştırıp attım fırına..
bir çıktı nefis..
hazır mutfağa girmişim..
o arada bir baş sarmısak soyulmadan olduğu gibi..
bir tek soğan soyulmadan olduğu gibi..
kuşbaşı et..
su eklenmeden minimum ısıda ocağa oturdu..
indirmeden önce.. bir domates rendesi bir kaç top karabiberl tatlanacak..
hbç uğrarsa ya yedirir ya da eline verir gönderirim..
beslensin çocuk..

hbç aradı sonra..
aç mısın dedim.. çok dedi..
geliyorum dedi..
fesleğen ceviz tere domates kurutulmuş domates 
verev incecik doğranmış salatalık.. 
yine balzamik ve yine z.yağının sızar sımaz alınmışından..
üzerine de hellim peyniri kızarttım bir kaç dilim porselen tavada..
yanına mısır ekmeği ve nohut pilav..
et pişmemişti daha napiim..

onun yemeğini verince.. çıtır çekirdek ben de salata isterim dedi..
ona bebek marullar domates ince dilimlenmiş salam ve badem ve bu sefer limon ve zeytinyağının bu kez datçalı olanı..

nasıl olmuş dedim mısır ekmeği dedim.. mısır ekmeği sevmeyiz çok kurudur dediler..
bu güzel dedim illa israr kıyamet bir mikrogram yediler bildiğin mısır ekmeği dediler.. sinir ettiler..

onlar bitirdi.. ki kapı çaldı.. iki kafa ameliyatı yapan bi yorgun adam geldi.. 
bi çorbacık yok mu ki dedi..
çorba mercimek çorbası..
salata .. domates salatalık tere.. ceviz kuru domates sivri biber.. azıcık hardalla limon ve zeytinyağının bu kez marmara bölgesinden geleni.. ve mısır ekmeği..

nasıl olmuş mısır ekmeğim..
biraz yumuşak ama güzel dedi..

aa size de mısır ekmeği beğendirilmiyor dedim.. sinirlendim biraz.. 
sonra çekirdek kahve yaptı..
yanına çukulatamız..
harçlık verdik bayram harçlığı.. 
banyoyu beğendin mi dedik.. hbç ye beğendim hatta bi de duş alsam mı dedi..
girdi banyıyu kullanıma soktu..
hatta gine pigler de denediler yeni dekoru..
çekirdek tarçınlı mum yakmış mis gibi kokuyor banyo..
hbç gitti.. çekirdek odasına çıktı. çb.uyuyacak sekiz saat ameliyat yapmış peki.. 
ben.. karar verdim..
sanırım bi asır filan.. salata yapmayacağım..
sanırım ama.. 

mısır ekmeği ise en güzel.. 
labne peynir ya da tuzsuz lor ama o yok evde..
ve vişne reçeli ile tüketilebiliyor..
şimdi.. hercule poirot mu bitirdim..
elimde çayımla..
örgümle..
yine waking the deads izleyeceğim..
yalnız bi huzursuzluğum var..
hala ödevimi yapmadım..
ama bayram sonuna kadar yapacağım..




Image Hosted by ImageShack.us

isyan yazısı.. düzenleme işi neden bu kadar uzun sürüyor...

$
0
0
her yıl herkesin yaptığını..
ama evdeki herkesin briktirme merakı nedeniyle biraz daha karmaşığını yapmaktayım..
dolap düzenleme.. yazlık kışlık..

çbnin mercedes ve vosvoslarla takıntısı var..
çocukluğundan taşır bunları yüreğinde..
hbç.. bizim evdeki son senesinde iken..
bir çant kapağı bir direksiyon bir motor kapağına takılan arma..
iki far filan geldi eve..
hbçnin takıntısı yok..
ama lütfetti odasında tuttu..
ama taşınırken götürmedi..
ben de buduarda durmayacak bunlar kavgası çıkardım..
tamam götürürüm dedi çb..
derhal.. dedim.. 
aldılar elimin altından..
yardımcıyla el ele verip saklamışlar..
giyinme odasına..

bu yıl çok azalasım var..
o büyüyünce giyrr.. bu az kilo verince giyilir diye tuttuklarımı da yok ediyorum..
hafifleye hafifleye keyifleniyor ve utanıyorum bir yandan da..

aslında sık sık ayırırım..
özellikle de marmara üniversitesinin öğrenci butiği var.. 
onlara gönderirim.. 
ama bu yıl.. 
derine daha derine derken maden buldum..
dolaplarımın dibinde.. çelik madeni..
düşünün yani..
millet çocuğunun küçülmüş elbiselerini saklar  da kızarım..
bende cantlar direksiyonlar..

tam atıyordum..
çekirdek dedi ki.. as  duvara..
30 santim yuvarlak..
işte bundan bitmiyor bizim iş..
al eline matkabı çak as.. 
dekoratör müyüm usta mıyım evin hanımı mıyım ev hanımı mıyım belirsiz..

önce dolapları tamamen boşalttım..
üç yığına  ayırdım..  
verilecek atılacak tamir tadil edilecek 
andımız gibi ezberledik artık bunu.. her yerde var..gidecek atılacak kolay da..
tadilat zor bizim evde..
vakit mi bırakıyorlar insana..

geri kalanı dolapların içi silindikten sonra..
renk ve tür olarak sıraladım astım.. mis..
ama cümleye gelmediğini biliyorsunuz di mi..
kimi yeniden yıkandı kimi ütülendi ..olsun..
üstelik iki kapak boşa çıktı..
o da miş..

tadilatları indirdim aşağıya..dikiş makinasının yanına..
sonra duvarlara asılacakları astım.. 
neyse..
yerleştik ama bulduğum diğer gömüleri anlatsam size..
sinir olursunuz bana..

tam 24 saat sonra..
tam 24 saat sonra..
çb.. 
hbçnin boşalttığı evinde arkasında bıraktığı giysileri getireceğini söyledi..
eh iki kapak da fazlam çıkmış.. olur dedim..

dört büyük boy çöp çuvalına koymuş getirmiş..
bin yıllık kanvas pantalonlar.. giyilmiş kazaklar..mis gibi kazaklarla..
kayak takımlarıyla filan bir kokuş tepiş geldiler..

yardımcı onları büyük bir keyifle.. giyinme odasına koydu..
acele acele taşırken sanki..
sen düzelt..
beni hiçe say..
oh oldu sana der ibi bir hali var gibi geldi bana..

ayırdım 3 yığına..
gidecekler.. atılacaklar.. tadil edilecekler..
ve yıkanacaklar..
anılar bir de.. ilkokulda boyadığı tişört.. orta okul bitiminde arkadaşlarına imzalattığı tişört.. 
benim yaptığım kuzuların sessizliği maskesi.. geri gelmiş bizim eve..

takımları astım.. dolaba..
kayak takımı .. siyah takım elbise ve benzeri az kullanılanları..
kazaklar yıkandı..
bunlar ütülensin diye verdiklerim hepsi.. 
tek tek askılara asılıp giyinme odasının orasına burasına asıldı..
yardımcıda yine aynı yüz ifadesi vardı..
sanki bana öyle geldi..
haha uğraş uğraş..
düzenleyeceğim diye..
ama kurt puslu havayı sever. ben de pusu korumak için elimden geleni yapacağım der gibiydi..

olsun bu kez kararlıydım..
onları katladım..
yerleştirdim..
baktım yıkanırken lekesi çıkmayanlar var..
gideceklerin arasına  koyuverdim..
şimdi iki çöp torbası dolusu gidecekler atılacaklar var..
hayır gelen üç torba idi..
bu iş o evde yapılıverse idi..
bu eve tozu pisi gelmese idi..

olsun bu kez yenilmez bir iradem var..
söylenmeyeceğim.. yani blog hariç tabii..
buna söylenme demiyoruz di mi..
bu evde artık birikmiş hiç birşey kalmayacak..
hayır ben iyi niyet gösterip..
cantını duvara astım diye..
reva mıdır bu bana..

ama gelmeleri gerekiyordu dedi..
çb.. gözlerimi açıp bu sondur deyince..
bu eve artık bacakları olan şeyler.. (sandalye puf sehpa.. koltuk ıvır kıvır)..
geldikleri anda koyarım kapının önüne..

dedikten hemen sonra üç çöp torbası giysi..

derken..
bir baktım piyanonun yanında.. en az elli santim yüksekliğinde bir saat duruyor..
eskicide görmüş sevmiş..

bacakları yok dedi..
dalga geçerek..
giidiyor dedim..

gidiyor..
lir şeklinde.. ortada saat..
iki yanda kartal kafa ve pençeleri..
 bi de tik tak çalışıyor.. kocaman..
altın rengi..
iğrenç..

iyi zaten a.. çok beğendi dedi..
ben çok beğendim atalet hanım diye düştü ortaya bizim yardımcı
 // ona da bir kod adı bulma vakti geldi de geçiyor//..
al hemen götür dedim..
hemen götürdü..

bacaksız şeyler de gelmeyecek dedim..çbye 
gestapo subayı gibiyim..
ama hakediyorlar..

sonuç..
kurtarılmış alanımı bu sefer kaptırmayacağım.. vizit yapacağım dedim..
haftada bir gün vizit..
her dolabın üstü içi arkası yanı.. altı..
her çekmecenin dibi.. 

boşuna onca siesay izlemedik..
biliyoruz nasıl aranır..

an itibarıyle bizim ev.. bir içeri.. bir dışarı..
komedi dans ikilisi onlar dedi karga..

ben yokken eve bişeyler getiriyor çb.. saklıyor onları yardımcı..
derinlere..
binlerce kere söyledim ayol..
kullanmadığın senin değildir..

ne güzelmiş eskiden..
bir gündelik bir elegüne karşı..
o kadarmış..

gelelim askılara..
askı üretiyorum ..
dolabın içinde ahşap askı seviyorum aslında..
ama çok yer tutuyorlar..
o yüzden ince plastik askılara kılıf yapıyum..
herşeyden..
parça kumaşlardan..
eski gömleklerden..
eski yastık kılıflarından..
dönüştürmeyi seviyorum..

havlu kenarlarına örülen oyalar birikmiş evde..
hastalar getirmiş..
hiç sevmem kenarı oyalı havluları ben..
ama tam askıların boyuna uyduklarını keşfettim çok sevimli de oluyorlar..
üzerine astığın beyaz gömlek bile güzel çapkın görünüyor..
fotoğraflarını da koyuyorum da.. 
belki okurlar arsında bir delişmen vardır bencileyin..

özetle ve anlayacağınız..
bizim evde iki grup insan yaşıyor..
birincisi gerilla şeklinde ani saldırılarla eve gereksiz şeyler sokan ve onları saklayan grup..
ikincisi deli saraylı gibi askısına dantel diken grup..

onlar getiriyorsa ben de sütten çıkma ak kaşık değilim..
bin yıl önce sevdiğim bir tişört kenarı dantelini kıyamayıp atmamışım mesela..
askıya kullandım.. =P..

neyse..
pazar günü sabah bir liste yayınlamıştım..
bitirilecek iki kutunun çatlasan yarım saatlik işi var..
ama bitiremedim..
gün boyu askı kılıfı diktim..
o arada yeni bir dizi buldum onu bitirdim..
en ingilizinden en siesayından..

ben çalışırken.. çb geldi elinde bir adet saç kurutma makinesi ile..
bu ne dedim..
e bozulmuş ya evdeki..
e biz onu tamire vermiştik ya.. 
dedim ..
şüphe dolu bakışlarla..
bu sefer de işe yarar şeyler getiriyor.. arka kapıdan..

burda ay sana da yaranılmıyor derseniz vururum..
iz de delil de bırakmam ona göre..
cant dedim.. far dedim ayol daha ne diyim..

atkıyı bitirdim..
ışık kaçmıştı fotoğrafını çekmedim..
yeni ne öreceğime karar verdim..
o da önemli birşey.. vakit alıyor ne olsa.. karar..onca model arasından..
bir kaç modeli birleştireceğim..
son aldığım iki yumak kış renklerini uygun yeşille salaş açık saçık bir hırkaya çevireceğim..

şaka bir yana..
oyshoda pijama üstüne giymek için hırkalar satıyorlar..
nefisler.. pijama üzerine değil ama dışarıya giymek için çok uygunlar..
örmeye de uygunlar..
modelin ana temasını ondan ilham aldım..

kırmızı zaman isimli kitabı bitirdim..
kitaplık kurduna ekleyeceğim ..

yavaş ve emin adımlarla ilerliyorum..
bu evde artık kenar köşede sır dolu yerler kalmayacak..

feng shui cini kaçtı içime.. çarpabilirim her an herkesi..

not şu ana kadar bitenler..
bahçe.. ön ve arka.. banyo yatak odası çekirdeğin odası..
giyinme odası..
yaşam alanı ( bir koltuk var acilen armutluya gitmesi gereken../ bir tablo var çakılması gereken/ )
konuk tuvaleti.. (bir rafı var çakılıyordu tam//
 deliklerden birinin yeterince derin olmadığı anlaşıldı bir kaldı pir kaldı..)

ve buduar .. şu anda yukarılardan alınan herşey oraya indirildi.. ordan dağıtılacak.. o yüzen bir depo karışıklığında..

fena değil..
bu kez.. fotoğraflarını çekiyorum biten yerlerin..
vizitlerde kullanmak üzere.. =)..
ama siz öyle yaptınız atalet hanığğğm denmesin diye..
bir de etiketlenmesi gereken şeyler var kutudur çekmecedir..
onlar var yapılacak..

eve yeni ve beter bişeyler getirilmez ise.. tabii..

unutma blog bir kez eve gelip koca bir kahverengi kanape..
bir kez de simsiyah bir piyano nedeniyle..
dekor düzmen gerekti..
deli gibi..
yeter artık ama..

gelene dur diyeceğim..
gidene dur demesem de....





askılar kılıflar.. madam coco chanel ve saime hanım ve diğerleri..

$
0
0
ara ara hep yaparım.. kuru temizlemeciden gelen..
yeni birşey satın alındıkça gelen askıları.. görüntü olarak sevmiyorum ama az yer tutuyorlar dolapta kalınlık yapmıyorlar diye.. 
ara ara biriktikçe kaplarım..
daha önce de geçmişti bazı fotolarda.. ama..
hatırlatma olsun..


bazıları pek gereksiz görürler böyle aktiviteleri..
ama ben pek saygıdeğer bulurum yaşamı ayrıntıda güzelleştiren her şeyi.. 

böyle başladım.. çekirdeğin bir eski gömleği.. bir yanı biryere takılıp yırtılmış..
kimseye veremedim..
desen de pek fransız..



içindeki somon renginde kurdele.. gelen hediyelerin kurdeleleri ..
çukulaaymış efendim .. gidip geldikçe tuhafiyeciymiş derken tam bir sepet dolusu var..
iki adet üretildi..


gardrobumun içini de kumaş kaplamıştım anımsarsınız..
onun içine kapladığım kumaştan artanlardan da yaptım askılar ama unutmuşum fotoğraf çekmeyi.. 

eski bir keten gömleğim narçiçeği kırmızı.. 
altına bu havlu danteli tam uydu..
boynuna kırık beyaz kurdele.. 
iki adet de bundan üretildi..


puantiye sevmem de aslında ama bu da pek havalıymış diyerek aldığım kumaş..
iki sepet örtüsü çıkmıştı..
şimdi bir kaç tane askı örtüsüne dönüştü..
 bu puantiye kırmızı kurdeleden bu kadarcık vardı.. 



kenarındaki dantel saime hanımdam kalmadır.. bu kadarcık parçalar.. 
okuldaki dolabının raf örtülerinin kenarlarında dikiliydiler..
tarafımdan itina ile sökülüp saklandılar.. bak bu güne kullanımlarını beklemişler.. 
üst kenarları da kopmuştu.. kumaşın arasında kaldı süper oldu ..
bu örnek çok güzeldir.. sadecik ve zarifçiktir..
ama ben bu kadar ince tığ yapamam..
diğer işlerim gibi..
biraz zevk.. biraz kolaylık .. bolca gösteriş..
benim tığlarım..

buraya pek yakıştılar bence.. 
aslında üç tane askı çıktı bu kumaştan ama ikisi kahverengi kurdeleli diğeri kırmızı puanlı =)..


gereksiz alış verişçi ben bu yastık yüzünü pek sevip almıştım.. 
ama asla yerini bulamadı süründü durdu çekmecede..

hem çekmece rahatladı hem de hanım oldu artık.. 
iki adet de bundan oldu..
bunun da kenarında bir havlu kenarı..
aslında hiç sevmem sarıyı ama ne koydumsa uymadı sanki birden açtı ama bu askının greige desenlerini.. 
ki tane de sarılı bulunsun dedim.. =)

ve son olarak ikea yastık kılıfı..
çok ham keten görüntüsünde..
bir tanesi lekelenmişti tam atıyordum..
kıyamadım parça kumaş kutusuna sakladım..

bu askı favorim oldu..


madame coco chanel'i takdimimdir..

şimdi deli demezseniz düşündüm de.. minik düğmeler de eklenebilir buna..
ya da en iyisi kullanmadığım bir inci kolyeyi asayım ben....

ha unutmadan.. böbürlenmeyi kes de .. nasıl yapılıyor diyenlere..
bütün oyuncaklar ve dikiş makinesi..
ben içine dolgu koymuyorum ama koyan da var..
yapılışını o anlatsın.. mesela ecesi biliyor..
benimki sadece kaymasın ve çirkin durmasın amaçlı..

plastik askılar..
her biri farklı modelde.. o yüzden..
kumaşı ikiye katlıyorum ben sonra üzerine koyuyorum askıyı ve işaret kalemi ile çevresinden çiziyorum..
üstte yarım santim pay bırakıp..
altta en az 2.5 santim pay bırakıyorum.. 
 dikiyorum üst kenarı..
ters yüz ediyorum.. tam ortasına askının çıkacağı yere bir küçük delik açıyorum keserek..
askıyı içine sokup iyice yerleştiriyorum..
sonra alt kenarı içine kıvırıyorum.. ister araya bir dantel yerleştir.. ister oya.. istersen fırfır...
istersen boncuk işle.. ya da olduğu gibi .. teyelle ve makine çek dıştan..

boynuna bir kurdele.. 
oldu işte..
yaklaşık 15 dakika bir aslı.. sonlara doğru daha da hızlandım sanki.. =)
bence bir kaç tane bile yapılsa.. pek güzel ve sabahları işe gitmek için hazırlanırken .. 
insanı gülümseten bir görüntüleri var..


Image Hosted by ImageShack.us

ŞEFKATLE.. İLMEK İLMEK.. BUZLARI ERİTECEĞİZ

$
0
0



KISA OLABİLİRSE VE ÖZ ANLATMAYI DENEYECEĞİM..

VAN SOĞUK..
BEBELER ÜŞÜYOR..
İNSANLAR ÜŞÜYOR..
AMA EN ÇOK BEBELER..

BEN DE SENEDE BİR DEFA KULLANACAĞIM ATKILAR ÖRÜYORUM KENDİME..

DERKEN FİKİR GELDİ..

BİRÇOK BAĞIŞA KATILMAYA ÇALIŞIYORUM..
ÇALIŞIYORSUNUZ..

AMA BU KEZ ELİMLE BİRŞEY GÖNDERSEM..
BEN BİRİM..
DERKEN MİSS MARPLE GELDİ AKLIMA
HER YERDE ÖRGÜ ÖRER..
YETİMHANELER İÇİN ÖRER..

DEDİM Kİ..

DOSTLAR TOPLAŞSAK..
BERE ATKI ELDİVEN ÖRSEK..

KARGO İŞİ İÇİN DANIŞABİLECEĞİM TANIDIKLAR VAR..
BİRİLERİYLE KONUŞUP ÇADIR KENTE GÖNDERSEK...

HENÜZ GELİŞİYOR..
BELKİ DE BİR İKİ ETAP YAPARIZ AMA HEMEN BAŞLAMAK VE KATILMAK..
VE YAYMAK İSTEYEN DOSTLARIM İÇİN BİR BİLGİLENDİRME OLSUN..

İKİ AFİŞ HAZIRLADIM..
FON KENDİ FOTOGRAFLARIMDIR..
KENDİLERİ ÇOK AMATÖRCEDİR..

KAMPANYANIN ANA CÜMLESİ..
"ŞEFKATLE İLMEK İLMEK.. BUZLARI ERİTİYORUZ"..
SEVGİLİ FERYAL ÇEVİKÖZ'ÜN DEYİŞİDİR.. 

GERİSİ HEPSİ BİZİM OLACAK..

BİR DE TARİH BELİLEMEK GEREK..
PAZARTESİ BAŞLASAK..
BİR PARÇA MAKSİMUM ON GÜNDE BİTER..
ZATEN ÇOCUKLAR İÇİN ÜRETİYORUZ..
TAM TAKIM BİTİRENE  HİÇ İTİRAZ ETMEM..

BİTİŞ TARİHİ.. 
21 KASIM..

O GÜNE KADAR.. TANITIMA KATKI VE EĞER ÖREREK KATILIYORSANIZ..
LÜTFEN BENİM FACEBOOK SAYFAMI DA ETİKETLEYEREK.. FOTOĞRAFLARINIZI PAYLAŞABİLİRSİNİZ..
MAİL ATMAYI SEÇERSENİZ BEN YAYINLARIM..

MAKSAT HEP BİRLİKTE YAPTIĞIMIZI..
SANKİ AYNI MASANIN ETRAFINDA OTURUP ÖRGÜ KLUBÜ GİBİ GERÇEKLEŞTİRMEK OLSUN..

SONRAKİ ETAPLAR İÇİN ZATEN HERŞEY DAHA OTURMUŞ OLUR..
FİKİRLERİNİZİ EKLEYİN LÜTFEN YORUMLARA..
AMA BEN PROFESYONEL KAMPANYACI DEĞİLİM 
ÇOK KOCAMAN Bİ KAMPANYA OLUŞURSA TAŞIYAMAYABİLİRİM.. O ZAMAN A EKLENİRİZ BİR BAŞKASINA O DA BİLİNE..

ŞİMDİLİK BASİTÇE HAYDI ÖRGÜCÜ HANIMLAR..
BİRER BERE ATKI VE ELDİVENLE BAŞLAYALIM.. 
21 KASIMA KADAR EN AZINDAN  BİRER TANE ÜRETELİM 
AFİŞLERİ BURADAN EKLİYORUM..
FACEBOOK SAYFAMA DA EKLEYECEĞİM.. 

HİÇ BİR SORUNUZA ŞU ANDA YANITIM YOK..
SADECE ÖRELİM..
NASIL GÖNDERECEĞİZ NASIL DAĞITACAĞIZI BİLMİYORUM..

BİRİLERİ İLE GÖRÜŞÜP SONUCU YAYINLAYACAĞIM..




Image Hosted by ImageShack.us

bir kez örersen hep örersin... şefkatle ilmek ilmek.. canıtın senin hızına gereksinimim var.. ve diğerleri bi de anılar elbet.. saime hanımlı anılar..

$
0
0


daha önce yazdığımdan eminim..
ama aradım taradım bulamadım nedense..
elbette bin tane uzay kirliliği yapıp bu kadar blog gezersem hangisine yazı olarak eklediği de unuturum..
bu bizim yazılar uzayda bi yerde duruyorlar değil mi..
nedense bana öyle geliyor da..

örgü maceramı anlatacağım madem ki örüyoruz.. anlatmak gerek bunu..
daha önce okuyanlar kusura bakmasın..
ama zaten ayar tutmaz bir kadın olarak.. asla aynı yazıyı aynı tarzda yazaman.. illa ki yeni eklemeler olacaktır..

saime hanım nakış hocası gün boyu ilmek saydır motif göster..
eh eve gelince de ihtiyaçlar için ör dik..
derken benim elim iş ve şiş tutar hale gelince..
her çocuğun eline tutuşturulan şiş bana verilmedi..

o örerdi..
hatta iki ergenlik krizimden birinde..
ben homurdanıp ağlayıp iç çeker..
kendi çapımda bir psikotik atak geçirirken onun saatlerce hiç ses çıkarmadan karşımda oturup örgü ördüğünü anımsıyorum..
bana içlik öryordu..
ısınmayan tarihi binanın katolik rahibeleri formalar bizi ısıtmaya yetmediği halde..
dıştan okul forması hırkası dışında bişeye izin vermediklerinden..
içten giyilen kolsuz sıfır yaka birşey örüyordu..
bir ihtimal o gece ördü bitirdi kadıncağız onu..

bana ördüğü bir de yeşil bir içliği anımsıyorum..
bir de..
o örerken benim sepetten çalıp..
bileğime takıp gezindiğim yün yumağını korumak için yapılmış pembe oval kutuyu..
yumal kirlenmesin diyeymiş..

ellerini yıkmasını sık sık..
örgü kirlenmesin diye..

abime ördüğü ilk çıkan moherlerden tüyü sarı üzerinde yeşil şeritler ve topa vuran bir futbolcu olan kazağı kıskanışımı..

sonra.. ilk ebrüli yünleri onlardan bana bir kırka ördüğünü..

ama ben hiç elimi atmadım örgüye..
bir başarısız girişimim var..
ilkokul yaze ortaokul çağlarında halamda kalmaya gittiğimde.. o öğretmişti..
eve geldim az örülmüş örgüm ve şişlerimle bir havayla yerleştim koltuğa ..
attım yünü boynuma..
doladım parmağıma.. diktim parmağı havaya..
aklımca saime hanımı etkileyeceğim..
beni görmesiyle o ne leylek gibi o parmak havada.. diye alıverdi elimden..
.kadın kısmının estetik olmasını severdi.
oturup kalkarken.. yrürken.. yemek yerken zarif görünsün severdi..
ve ben parmak leylek gibi havada her an birinin gözüne sokacakmışım gibi..
onu çok rahatsız etmişti..
mecbur kaldı yeni baştan elime tutuşturdu şişleri.. ip boyundan söküldü.. diğer ele verildi.. küçük parmakla yüzük parmağı arasına sıkıştırıldı ordan işaret parmağını yalayarak.. şişe doğru ilerledi yün..
doğru gerilim ipte.. fazla gerilim bende..
yeni öğrenilen tam da öğrenilememiş bir el işinin yeniden kalıplanması ve öğrenilmesi kastı ki vazgeçtim bu sevdadan okumak daha cazipti..

sonra örgü kazaklar moda oldu..
ve ben saime hanımın bir çocukluk arkadaşı olan..
normal insanların türkan teyze diyeceği ama benim türkoş dediğim güzel bir kadınla yün alışverişine gittim..
elle dergisi vardı o zamanlar bir kez daha bahsetmiştim..
ilk yemek deneyimlerim de ilk örgü modellerim de hep o fransızca elle dergileri sayesinde edinilmiştir..

o dergide.. fiche-tricot denilen bir ek vardı önde modelin fotoğrafı.. arkada tarifi.. koparılabilir sayfa..
onu kopardığım gibi türkoşla birlikte gittik aksu fabrikasına..
aynı renk yarım makarna denilen yünü bulmaz mıyım..ben elime şişleri gerçek anlamda alır almaz..
kendime manto örmeye kalkışmaz mıyı.. arka bölümde kocaman bir hayat ağacı.. önde de..
hem manto hem de motifli..
cesurmuşum..

türkoş hiç yorum yapmadı..
yüncü de yapmadı yorum..
doldurdu yünleri dergide verilen kilo kadar.. iki koca ambalaj yaptı yine geçenlerde bibliyomanyaklarda yazdığım okuma maceramda bahsettiğim ambalaj kağıtlarına sarıldı yünler.. tepelerine bir taşıma rulosu tutuşturuldu..
biz düştük yola.. eve geldik..
türkoş inmedi arabasından..
ben indim iki kocaman paketimle..
kapıyı açıp beni ve .. yünlerimi gören saime hanım..
hayal edin bir ..
kadın kapıyı açıyor.. karşısında kızı..
gözleri aşağı doğru kayıyor..
paketler..
o gözler.. canım.. yeşil mavi gri gözler..
gözüme dikiliyor ve tek bir cümle tıslanıyor..
“benden yardım isteyemezsin”...

anlaşıldı tasvip görmedi bizim büyük hayaller..
ama ben aldım önüme tarifi..
anlamaya çalışarak bir örüp bir sökerek..
üstelik zarif zarif dirsekleri açmadan parmağı dikmeden ..
ördüm..

saime hanım da girdi çıktı baktı tek söz etmedi..
ben de tek soru sormadım..
ve sonuçta..
manto bitti.. diktim giydim..
fakülteye gittim..

otobüste ayaktayım..
inmek için geçenler..
ilerleyelim beyler dendikçe ilerleyenler hep sıkışıklıktan..
alıyor gidiyor mantomun ucunu..
geri çekiştiriyorum..
gideceğim yere vardığımda..
dizlerimin altında biten manto ayak bileklerime ulaşmıştı.. =)
meğer uzarmış..
eve döndüğümde saime hanım..
işte bu yüzden dedi.. yerlere uzamış mantoma bakıp..
böyle ağır yünler örülürken..
beraberinde.. aynı renkte iplikle örülür.. o zaman sarkmaz..

master’s touch..
geç gelen..

ama takdir de etti tabii..
sonrasında ben hep ördüm..
cumartesi günleri iki şeye bakardım..
kitabım bitiyor mu..
örgüm bitiyor mu..
eğer birinden biri pazar günü idare etmeyecek kadar azaldıysa..
önce çarşıya gidiyordum..
biter bitmez devam ettirmek için..

çocukken koluma takıp şık hanım çantası niyetine dolaştırdığım pembe kutu kayboldu ben büyükken..
kırılmış atılmış olabilir..
hatta hafızamdan da çıktı gitti..

sonra bir gün.. saime hanım meleklerin arasına yerleşip onaylamaz bakışlarının bana ordan atmaya başlayalı yıllar olmuşken..
gittigidiyor sitesinde gördüm..
görür görmez .. tanıdım.. hemen aldım…
kirloştu.. sapları daha da kirloştu.. ama benim çocukluğumdan kalmaydı..
temizledim koydum yünlerimin arasına..
henüz uygun pembe renkte bir sap takamadım fotoğraftaki o üç deliğin nedeni o ..
deliklerin ikisinden saplar çıkıyor.. üçüncüden yün..

sonra bir süre örgü çıktı hayatımdan..
geri geldi gene çıktı..
örmesem bile her yıl.. yeni yünler.. sepete konup en sevdiğim koltuğun yanında yerini aldı..
çocuks küçükken daha keyifliydi sanki..
hele bir iki güneşli kazak öyküm var ki o tamamen ayrı bir konu.. =)
bir süre öremediğimde motivasyon olsun diyerek..
örgü olimpiyatlarına bile katılmışlığım var.. =)

şimdi yine örüyoruz..
şefkatle ilmek ilmek.. buzları eritiyoruz..
sizlerin sayesinde..
eğer kaçırdıysanız konuyu.. lütfen buraya bir tık =)...
yabancı dilde çok sevdiğim bir kalıp var..
“once a… always a.. “ aslı hû nesli hû’nın karşılığı aslında..
ama burda boşluklara dilediğin sıfatı sözcüğü ekleyebiliyorsun..
işte ben de.. ekledim..
“once a knitter.. always a knitter”..


Image Hosted by ImageShack.us

portakal reçeli.. limon fidesine karşı.. ya da daha doğrusu limon fidesi.. portakal reçelini kıskanınca..

$
0
0
herşey bir görselle başlar bazen..
benim için çoğu zaman..

kaynak

kahve kupasında dikili olması mıdır.. arkasında kitapların olması mı ama bu fotoğraf zihnime kazındı kaldı..

sonra neyse öğrendim limon fideleri imiş bunlar..

ve nasıl ekileceğini anlatıyor..
sonra bir çok kaynak okudum tabii..
çok şehir efsanesi var bu konuda..

ama karar verdim..
madem turunçgillere bu kadar ilgi alaka var dedim..
o zaman ben de..
dedim..
başka bir köşesinden başlamalıyım..
lalemin dediği gibi.. 
aşure ayı bitti portakal reçeli ayı başlamadı hayır..
ama turunçgillerden etinden sütünden faydalanmazsak da ayıp olur..

fransızlar bu dönemde bereket arttırsın diye..
buğday çimi ekerler.. 
yemyeşil olur saksıcıklar mutfak pencereleri önünde..
onu da yapasım var..
aşurelik bulgurunuz arttıysa onu da deneyin bence..

ama..
bu limon ağacı çok dekoratif..

ve kolay..
çekirdekli bir limon ..
biraz toprak.. ve beğendiğiniz bir saksı görevi görecek obje..
artık kahve kupası mı olur..
gerçekten saksı mı olur ben karışmam..
ben sütlük kullandım..

ister doğrudan kaba ekin isterseniz içine bir saksıcık oturtun..
bir karton bardak bile olabilir.. 

demek ki malzeme listesi..
1-toprak
2- iki avuç kadar çakıl taşıdır boncuktur midye kabuğudur.. hem suyu geçirecek hem toprağın üzerini örtecek bir malzeme..
3-saksı.. kupa.. sütlük .. çaydanlık..
ve /veya.. karton bardak mini mini plastik saksı.. seçtiğiniz şık kabın içine sığacak bişey..
4 limon.. çekirdeklisinden =P..


önce kabın dibine.. bir santim kadar çakıl taşı veya onun yerine kullanacağımız malzemeyi koyuyoruz..
sonra toprağı ekliyoruz..
saksının 2,5 / 3ü dolsun üzerinde yer kalsın azcık..
eğer toprak pek kuru ise.. önce iyice bir ıslatın toprağınızı..


sonra..
limon çekirdeklerini.. tombul tombul olan çekirdeklerden.. seçip toprağın üzerine döşüyoruz..
yan yatacak çekirdekler..



he bazıları öncede kağıt havlu ile iyice silip.. hiç liom suyu eti kalmamasını salık veriyor.. çürümesin diye..
bazıları hatta ılık suda bekletin sonra bir daha ovalayın diyor..
ama ben her ikisini de yapmadım..
hatta sudan bile geçirmedim.. 
sivri ucu azıcık yaralayın diyen de var..
hatta..
ama onu da yapmadım.

kimisi.. iki kat ıslak havlu kağıt arasında saklayın da sonra toprağa geçirin diyor.. 
ay yok gereksiz...

ekilen tohumlar her zaman fire verir..
o yüzden bence..
sadece çok sayıda çekirdek koyun.. toprağın üzeri dolsun.. 
podima mozaiği gibi olsun..
sonra üzerine..
incecik bir tabaka toprak ekleyin.. incecik olsun..
incecik ne derseniz bir santimi geçmesin..
elinizle az bastırın.. çekirdekler bir yerleşsin yerine..
en son olarak da yine çakıl taşı veya eşdeğeri malzemeleri koyun..



şimdi ben bitkilerle rahatım ya.. 
can suyunu..
avcuma doldurduğum su ile verdim..
üç dört avuç verdim..
siz de işte eğer toprağı önceden ıslattıysanız.. bir yarım kahve fincanı kadar..
eğer toprağı ıslatmadıysanız bir yarım neskafe bardağı kadar verin..
can suyunun amacı ekilen tohumların toprağa iyice yerleşmesi..
toprakla tohum arasında hava ceplerinin kalmasını engellemektir..
su meselesi değil..
boşluk meselesi yani..

ve şimdi.. gelelim nasıl nerede bakacağız..
21 derece diyor..
oda sıcaklığı yeterli demek..
yani sıcaktan pişirmeyin ama  ama açık cam önüne filan koymayın..
 ılık olsun sabit dursun ısı..
tepesine bir naylon geçirin..
rutubeti koruma amaçlı..
bir daha sulamamak için..
ama naylonu.. delmelisiniz.. 
küf olmaya.. çürümeye diye..
ha daha kolayı bir ufak pet şişeyi.. yarısından kesip..
kapaklı tarafını ..
kaynak..


ya da dibini delerek..
kaynak

bardağın üzerine oturtabilirsiniz..

kahve dükkanlarında karton bardakaların üzerine oturtulan..
 o pipet için deliği olan kabarık şeffaf plastik kapak da olur..

hatta minicik limon kloşları var ya hani o da olur.. 

kapağı açık bırakırsanız hem ısı sabit kalır..
hem fazla rutubet olmaz..
toprak asla tam olarak kurumamalı..
kaloriferli evlerde ufak saksıların en önemli sorunu budur..
sabah nemlidir saksı akşam kuru..
o yüzden ara ara minik bir miktar su eklemekte fayda var
minik miktar nedir.. bir avuç dolusu diyeyim ben..

ben sabah alel acele yaptım bu işi..
o yüzden örtmedim açıkçası..
ama akşama niyetliyim =)..
fotoğrafı eklerim..

ve bu kadar..
şimdi gidip gelip bakma zamanı..
portakallı kahveli likörünüzü her salladığınızda limonlarınıza da bir kere bakınız..
yaklaşık on-onbeş gün sonra..
minik yeşil sürgünleri göreceğiz.. hep beraber.. 

elbet turunç familyası..
ışık ister ne olsa akdenizli..

ama ilk zamanlar için sadece isi.. önemli..
filizler çıkınca..
o zaman ışık da önem kazanacak..

ben penceremin içine koydum mutfakta..
gözümün önünde..
ve ayrıca..
limon filizleri..
oda kokusu niyetinedir..
kokutur ortalığı mis gibi.. biline..

ve yine ayrıca.. bir limon beş yıldan önce meyve vermez.. yani ağaç yapacaksanız..
epeyce bir süre..
süs bitkisi niyetine..
salonda bakmanız gerekir..

limon istemem diyenlere.. her tür turunçgil için denenebilir bu ekim metodu..
organik mandalina mı gönderdiler size.. e atın çekirdeklerini hemen toprağa.. =)..

önemli olanları tekrar ediyorum..
limon çekirdeklerini hemen.. hemen dikmesiliniz..
toprağı kurumaya bırakmamalısınız..
toprağı kurutmayacağım derken limon çekirdeklerini nemde çürütmeyesiniz..
budur..
Image Hosted by ImageShack.us

kanöle bordöle.. ya da canelé ya da bir yılbaşı geleneği ya da.. diğer güzel şeyler.. ve yaşam çalınmış güzel anlardır aslında..

$
0
0
ben huzursuz ruhlu bir kadınım..
değişken ve gelişken ..
o yüzden içinde yaşadığım ortamlar da sürekli devinim halindedir..
her an birşeyler değişir evde..
bir pufun koltuğun ya da aksesuarın yerini koruma süresi bilemedin 3 hafta ..

saime hanım derdi..
huzursuz kadınlar evlerinin şeklini değiştirirmiş derdi.. her eşya değiştirdiğinde..

ama bir süredir..
artık içine sindiği içn midir..
o da olgunlaştığı için mdir nedir..
kütüphanem ve evimin o bölümünün düzeni hiç değişmiyor..
yaşam alanımızın sağ duvarı tamamen kitaplık..
kimi raflarda çift sıra..
evdeki bütün benzemez rafları eski kitap sayfalarıyla kapladım..
rengi ve dokusunu çık seviyorum dahası..
canım her istediğinde yeni bir raf ekleyip onun da üzerini kaplıyorum..

en son geçen yıl da yekerlekli bir okunmamış kitaplar kitaplığı ekledim..
kitaplığın önündeki kanapenin arkasına..
tam istediğim görüntüye ulaştım..

ve bu dekoru yılbaşı süsleriyle doldurmaya bayılıyorum..
onca süsü ..
o atmosferi paylaşmayı çok sevdiğim iki en eski dostumla da 
bir akşam üzerinden geceye..
yılbaşı öncesi erken partisi yapmayı gelenekselleştiriverdik kaşla göz arasında..
yılın son günleri sıkışıveriyor..
davetler kurumsal partiler..
ama böyle erken olunca pek keyifli..

artık şık şıkıdım da giyiniyoruz..
şaraptan kahveye çaya muhtelif içecek.. değişmez bir peynir tabağı..
krakerler ve ..
bir değişik tad.. oluyor koltukların arasında ki sehpanın üzerine..
uzun ve keyifli bir toplantı oluyor..

üçümüz.. yılları devirdik iyi ve kötü ve acemi ve tecrübeli günler geçirdik..
bu yıl da yaptık toplantımızı bizim tadı damağımızda kalan bir günümüz oldu..
bu günümüze..
ne eşlik etti değişen tad olarak bu yıl..
canelé..

çok başarılı bir lezzetti..
kıtır kıtır ve bir hafta kadar da dayanmıştı..
bu yıl farklı olsun dedim..
listede iki yeni denenecek vardı..

ama birkaç hafta önce çatlattığım fırının kapağı tamamen kırılıverince..
bir tanesini onu da zor bela yapabildim..
kırılan kapakla beraber.. 
kulpu da gidince.. son partiyi alımam zor oldu fırının elinden.. ama başardım..

kanöle bize biraz yabancı bir lezzet..
dışı yumuşak ve ortası sanki fırında muhalebi kıvamında oluyor..
duyduğuma göre son zamanlarda pek ünlü olmuş..
yurt dışına gidenlerin fransadan getirdiği bir armağan olmuş hatta.
internette baktım annem 28 tanesi 50 dolara filan satılıyor...

ben de pişirmeyi deneyince farkettim..
pek de kolaymış yapımı ve pek de farklı..

benim yaptığım.. lavanta ve vanilyalı idi.. 
ama farklı baharatlar denenbilir.. azıcık tarçın veya zencefil eklenebilir..

tam 30 adet kanöle için
nam-ı diğer kanöle bordole (bordeau yöresinden )

2 yumurta +2 yumurta sarısı..
2 kupa toz şeker..
(ben ölçü kabı kullanıyorum ama klasik bir neskafe kupası da işinizi görür.. 
su bardağı boyutları pek değişken zira..)
yarım kupa un..
2 kupa süt
dört kaşık tereyağ
1 vanılya çubuğu ve 1 yemek kaşığı kaşığı lavanta..
1 kaşık viski..

bir tencereye..
sütü yağı lavantayı 
( ben çiçekçilerden alınan lavantadan kullandım
 önce çay süzgecine koyup sudan geçirip bir yıkadım.. 
sonra tencereye koyuverdim.. )
ve vanilya çubuğunun içindeki çekirdekleri.. 
videonun tam 3. dakikasında size gereken işlem başlıyor.. 
(ama ben hem çekirdekleri koydum hem de kıyanayıp vanilya çubuğunu da atıverdim içine..
fazla vanilya göz çıkarmaz.. diye..
çıkardı..
 nedir..

lavanta kokusuna baskın oldu vanilya kokusu..

evet lavanta süt ve yağ tencerede.. kaynıyor ..
hemen altı kapatılıyor ve 10 dakika kadar bekletiliyor..


o arada..
yumurta ve yumurta sarıları.. un ve şeker.. 
çırpılıyor..
sonra dinlenmiş olan süt.. 
sözülüyor bir süzgeçle..
ve un şeker yumurta karışımının üzerine azar azar eklenip çırpılıyor..
viski de eklenip.. 
sonra buz dolabına konuyor ve 1 saat iyice soğuyana kadar bekletiliyor..



o arada..
canelé kalıplarınızı hazırlayın siz..
azcık tereyağı ve ya zaytinyağı ile yağlayın..
bendekiler tam kanöle kalıbı değiller olması gereken şudur..





bendekiler bu güzellikler..
çok neşeliler..
silikonlar..
ama 12 adetler..
o yüzden fazladan.. 
browni kalıplarının içine kağıt kalıplar koydum ama kağıtları da yağladım da koydum..

sonra efenim..
fırınınızı 280 dereceye ayarlayın ve ısıtın..
ki meğer benim fırınım 270 maks ayarlanabiliyormuş

birinci parti.. daha iyi ısınan alandaki kanöleler daha iyi kabarmış =)


karışım soğuyup.. fırın da ısınınca..
her bir kalıbın 2/3 ünü karışımla doldurun ve fırına gönderin.. 
beş dakika sonra.. ısıyı 180'e indirin
ve bir saat daha pişirin diyordu ama ben 
kapak kırıldığından ..
turboya ayarladım  fırını..
o yüzden ilk partiyi 40 dakikada aldım..
onları alırken ..

kırık fırın kapağının dramatik görüntüsü içinde pişmekte olan kanöleler


kapağın dışı tamamen elimde kaldı...
o yüzden ikinci partiyi..
pişirirken..
biraz daha uzun tuttum..
daha az ısınır firın belki diye

ilk parti

ikinci partinin üzeri karamellenmiş hali..



üzeri karamellenmişti..
rengi biraz daha koyu olmuştu açıkçası..

ilk parti daha iyiydi..
şimdi karar verin..
ilk 5 dakikayı normal 270 derece..
sonrasını turbo 40 derece tutabilir..
ya da tarifteki orijinal ayarı kullanabilirsiniz..
yani 5 dakika 280 derecede..
1 saat 180 derecede..

pişerken önce tombul tombul kabarıyorlar.. 
fırından çıkarıp..
kalıplardan direkt ızgara üzerine alıp soğuyunca..
iniyorlar.. korkmayın olması gereken bu..
dışı kıtır iyi pişmiş..
içi muhallebimsi dedim ya.. 

servis tabağım ve içi boşalmış kalıplarım.. çok güzeller di mi??

e hadi ben mi söylicem yiyoruz ..
ve çok beğeniyoruz..

havalı isimli fransanın provans bölgesinden esintiler taşıyan bir yeni tatlımız oldu..
üstelik fırının kapağını kırmazsanız..
gayet de kolay..

şimdi..
bir gözlem size..
buzdolabında beklerken..
karışımın bir kısmı dibe çöküyor..üstte daha sulu dipte daha yoğun oluyor o yuzden kalıplara dökmeden önce biraz karıştırın.. 

hadi kötü yengelik yapmadım işte..
farkettiğim bir sırrı da paylaştım..
=)

bir daha yapacağım evet.. ve bu sefer vanilyayı daha az lavantayı daha çok koyup biraz daha fazla bekleteceğim..

tarifi süper..
kolay..
ve güzel.. 

yarasın annem.. siz de yapın ve bana da söyleyin nasıl bulduğunuzu..=)


Image Hosted by ImageShack.us
Viewing all 86 articles
Browse latest View live